Yabancı uyruklu olan davacıya, evli olduğu halde, kendisini dul olarak tanıtıp evlenme vaadinde bulunan davalının, bu dürüst olmayan davranışı ile evlenme hazırlığı yapan davacıya maddi ve manevi tazminat ödemekle yükümlü olduğu–
Haber/yazının, “gerçeklik”, “güncellik”, “kamu yararı”, «toplumsal ilgi» öğelerini taşıması ve anlatımda, özle biçim arasındaki dengenin kurulmuş olması halinde, kişilik haklarına saldırı niteliğini taşısa bile, hukuka uygun sayılacağı ve tazminatı gerektirmeyeceği–
Dava, davalıların 5953 sayılı Yasaya aykırı yayın yaptıkları iddiası ile haksız rekabete dayalı tazminat istemine ilişkin davada, Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkındaki 5953 sayılı Yasanın davaya dayanak yapılan ilgili hükmü dava açıldıktan sonra Anayasa Mahkemesince iptal edilmişse de, her dava açıldığı tarihte yürürlükte olan kurallara göre inceleneceğinden, 5953 sayılı Yasanın ilgili hükümlerinin işbu davadan sonra iptalinin, iptal kararının geriye yürümeyeceği kuralı uyarınca, bu davaya etkisi olamayacağı ve ayrıca bu hususta yerleşik örf ve adet de uygulanamayacağı-
Davalı bankanın, önceden ilan edilmeyen “gözlük kullanma durumu”nu ileri sürerek davacıyı işe almamasının, davacının kişilik haklarına saldırı sayılacağı–
Velayetleri altındaki kızı zorla kaçırılan (ırzına geçilen, sarkınlığa uğrayan vb.) anne ve babaların (ve kardeşlerin) de, gerçekleşen eylem “aile bütünlüğü”ne yönelik olduğundan -kaçırılan küçük dışında- ayrıca manevi tazminat isteyebilecekleri–
Bir haberin hukuka uygun sayılabilmesi için “haber niteliğinin” varlığının ve haber içeriğinin “gerçeğe uygunluğu” nun yeterli olmadığı, gerçek bir olaya “ana noktalarda” gerçek dışı unsurların eklenmesi halinde, artık hukuka uygunluktan söz edilemeyeceği-
Kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat davalarında hakimin, “saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği”ni, tarafların “kusur oranını”, “sıfatı”nı, “işgal ettikleri makam”ı ve “diğer ekonomik/sosyal durumları”nı gözönünde bulundurması gerekeceği, manevi tazminatın bir “ceza” olmadığı–