Borçlu tarafından oğula yapılan temliklerde, İİK. 280/III'deki karinerin aksinin -yani; "iyiniyetli olduğu" hususunun- oğul tarafından isbat edilmesi gerekeceği– .
Gerek borçlu tarafından açılan ipoteğin fekki davasında ve gerekse bununla birleştirilerek görülen itirazın iptali davasında «alacağın varlığı»nın alacaklı tarafından isbatı gerekeceği–
Trafikte borçlu adına kayıtlı olan traktörün haczedilen römor-kunun da borçluya ait olduğunun kabulünün, hayatın olağan akışına uygun düşeceği–
Davacı tarafından kesilen ve davalının 8 gün içinde itiraz etmediği faturanın, davalının kabulü olmadıkça ne akdi ilişkinin varlığının ve ne de malın tesliminin kanıtı olamayacağı, her ikisinin de gerçekleştiğini isbat külfetinin davacıya düştüğü–
«İmza» itirazına (inkarına) ilişkin uyuşmazlıklarda, ‘imzanın borçluya (davacıya) ait olduğu’ hususunun alacaklı (davalı) tarafından ispat edilmesi gerekeceği, borçludan olumsuzu ispat etmesinin istenemeyeceği—İnkar edilen imzanın borçluya ait olup olmadığının icra mahkemesince saptanamaması halinde, uyuşmazlığın dar yetkili icra mahkemeside çözümlenemeyeceği, bu durumda borçluya olumsuz tesbit davası açma külfetinin yüklenemeyeceği, alacaklının genel hükümlere göre dava açarak alacağını diğer kanıtlarla isbat etmesi gerekeceği (Bu nedenlede, bu durumda icra mahkemesince «imza itirazının kabulüne» karar verilmesi gerekeceği)—
«Malen» kaydını taşıyan senedin «şirket ortaklığının sona ermesi üzerine, şirketteki mal ve eşyalardan davacının payına düşen bedele karşılık kendisine verildiğini» savunan davalı alacaklının bu beyanının senedin tâlili niteliğini taşımayacağı–
Paranın banka havalesi ile gönderilmesinin, mevcut bir borcun ödenmesi amacına yönelik olarak kabulü gerekeceği, paranın bu amaçla değil de, borç olarak gönderildiği hususunun, ileri süren tarafından isbatı gerekeceği–
«Borçlu» ile «yakın akrabası», «eşi», «iş ortağı», «muhasebecisi», arasında – hacizden kısa bir süre sonra – yapılan devir (satış) işlemlerinin muvazaalı olduğunu kabul etmenin hayatın olağan akışına uygun düşeceği–
MK. 6’daki “isbat yükü” ile ilgili düzenlemenin yetersiz kaldığı durumlar için doktrin ve Yargıtay içtihatları ile bazı kurallar benimsendiği, bunların başında da «olağan hal» kuralının geldiği (hayatın olağan akışına ters olan iddiaların dinlenmeyeceği)–
Borcun doğumundan («icra takibi»nden ya da «haciz»den) sonra açılan boşanma davasının, mal kaçırma amacına yönelik «muvazaalı bir boşanma» sayılacağı–