Davacının "kısmi dava" mı, yoksa "tam dava" mı açtığının talep neticesinden anlaşılacağı, davacı alacağının yalnız bir kesimi için dava açtığını bildirmemiş ise, davanın tam dava sayılacağı- Davacının,  davasını, açıkça "kısmi dava" olarak nitelendirmesinin zorunlu olmadığı, dava dilekçesindeki açıklamalardan, davacının talebinin dava edilenden daha fazla olduğunun ve bunun yalnız bir bölümünün dava edildiğinin açıkça anlaşılmasının gerekli ve yeterli olduğu- Davacının kısmi dava açabilmesi için, bu davayı açmada korunmaya değer bir hukuki yararının bulunmasının şart olduğu ve "hukuki yarar"ın; dava konusuna ilişkin dava şartlarından olduğundan, davanın açıldığı anda var olması gerektiği- Davacı, "davalı şirketlerin kayıp-kaçak, sayaç okuma, perakende satış, hizmet, iletim ve dağıtım bedeli adı altında faturalara yansıttıkları bedellerin yasal olmadığını, bu bedellerin faturalardan tam ve kesin şekilde tespit edilemediğini, davalı şirketlerden istenilecek belgeler üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiğini" ileri sürerek; "fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydıyla, şimdilik belli bir miktarın istirdadı"nı isteyerek "kısmi dava" açmış olup, davacının alacağı tam olarak davalıların sunacağı belgelerden tespit edilebileceğinden, "davacının, kısmi dava açmakta hukuki yararı olduğu"nun kabulü gerektiği-
Takibe konu edilen alacağın, nitelik itibariyle bölünebilir olmasına rağmen, itiraz edilen miktarın, davacılar açısından "belirli" olduğu ve kısmi davaya konu edilemeyeceği- Kısmi davaya konu edilemeyecek bir alacağın ıslah yoluyla artırılmasının mümkün olmadığı-
Kısmi alacak için açılan davada müddeabihin ıslah ile artırılan kısmına ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekeceği, alacağın tümü için dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesine hükmedilemeyeceği-
Davaya konu ölüm olayı 14/06/2001 tarihinde meydana gelmiş, ilk dava 04/10/2001 tarihinde açılmış, ıslah dilekçesi ise 07/09/2011 tarihinde verilmiş olup, ıslah dilekçesinin verildiği tarih itibariyle 818 s. BK. mad. 60 uyarınca, 1 ve 10 yıllık zamanaşımı süresi ile 765 s. TCK. mad. 455/2 ve 102 uyarınca olayın bağlı olduğu 10 yıllık uzamış ceza zamanaşımı süresi geçmiş olduğundan, davalılar tarafından ıslaha karşı süresinde zamanaşımı def'i ileri sürüldüğüne göre; ıslah ile arttırılan istemin zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacı tarafça HMK'nun 109. maddesine göre kısmi dava açıldığı, 11.07.2014 tarihli ıslah dilekçesiyle davanın ıslah edildiği ancak ıslaha konu edilen tutarlar bakımından faiz talebinde bulunulmadığı halde mahkemece HMK'nun 26.maddesine aykırı şekilde ıslaha konu edilen ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti alacağı bakımından ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi ayrıca iş akdi 05.11.2011 tarihinde feshedilmesine ve fesih tarihinden itibaren faiz talebinde bulunulmasına rağmen kıdem tazminatına 31.12.2010 tarihinden itibaren faiz yürütülmesinin hatalı olduğu-
Kısmi davadaki alacak miktarı belirlendiği tarihten itibaren öncelikle ileriye doğru gerçekleşen alacak için mahsup edilmesi, bakiye alacak ise ondan sonraki süreyi kapsaması gerekeceği, ilk kısmi davada belirlenen alacak mahsup edildikten sonra bakiyenin talep edildiği tarihten geriye doğru zamanaşımı süresi içinde kalan alacağın, alacaklı lehine hüküm altına alınması gerekeceği-
Bölünebilir alacaklar yönünden, dava hakkının kötüye kullanılması yasağı dışında, kısmi dava açılabileceği- 
6772 sayılı Yasa’dan kaynaklanan ilave tediye alacağına dava kısmi dava olarak açıldığından dava ve ıslah tarihinden itibaren talep doğrultusunda yasal faiz oranını geçmemek üzere en yüksek banka mevduat faizi yerine TİS’ te belirlenen ödeme gününden itibaren bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faizi geçmemek kaydıyla banka işletme kredilerine uygulanan en yüksek faize hükmedilmesi hatalı olduğu-
Davacının emekli maaşı aldığı vakfın 506 Sayılı Yasa'nın geçici 20.  maddesinde belirtilen vakıflardan sayıldığı, 5510 Sayılı Yasanın 93. maddesi uyarınca  davacı tarafından emekli maaşından yapılan tüm kesintilerin talep edilebileceği, HMK. mad. 109 uyarınca açıkça vazgeçilmiş olunmadığı taktirde kısmi davada bakiye kısmın da istenebileceği-
Muhafaza edilen araçların ödenmeyen ücretlerinin tahsili istemine ilişkin olan dava, 1086 sayılı HUMK yürürlükte iken, kısmi dava olarak açıldığından,, somut olayda 6100 sayılı HMK'nın 109. maddesinin uygulama olanağı bulunmadığına göre, uyuşmazlığın kısmi dava olarak görülerek, işin esası hakkında olumlu-olumsuz bir karar verilmesi gerekeceği-