Likit alacak bakımından aranan “borçlunun, talep edilen alacağı veya alacağın bütün unsurlarını bilmesi veya bilmek (kolayca hesap edebilmek) durumunda olması; bu bağlamda alacağın miktarının belirlenmesi için tarafların ayrıca mutabakata varmasına (anlaşmasına) veya mahkemenin tayin edeceği bilirkişi eliyle bir değerlendirme yapılmasına ihtiyaç bulunmaması, diğer bir anlatımla borçlunun, yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması” ölçütü birçok tartışmayı sona erdirmekle beraber, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesinin, alacağın likit olup olmadığı ile ilgili başlı başına bir kıstas olarak kabul edilmesinin de doğru olmadığı, çünkü mahkeme uygulamasında “hesap işi”, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerden olduğundan borçlunun, kendi başına hesaplayabilecek durumda olduğu asıl alacak ve temerrüt faizine itiraz etmesi halinde, mahkemenin, alacaklının alacağının miktarını, bizzat tespit etmeyip bilirkişi vasıtasıyla belirleyeceğinden, likit olan bir alacağın sırf bilirkişi incelemesi yapıldığı gerekçesi ile likit sayılmamasının doğru olmayacağı-
Sözleşmenin 19. maddesinde; inşaata haklı bir neden olmaksızın başlanmaması veya yüklenici şirket tarafından inşaatın yapılmasından vazgeçilmesi halinde yüklenicinin arsa sahibine, arsa sahibinin sözleşmeyi haksız olarak feshetmesi halinde ise arsa sahibinin yükleniciye 30.000,00 TL tazminat ödemesinin kararlaştırılmış olması karşısında, talep edilebilecek tazminat miktarı davacı-karşı davalı tarafça açıkça bilinebilecek durumda olduğundan, sözleşmeye göre yükleniciye ait olduğu ileri sürülen hafriyat gideri ve vergi ödemelerinin de miktarı açıkça arsa sahibince bilinebilir nitelikte olduğundan, davacı-karşı davalının kısmi talepte bulunmasında hukuki yararın bulunmadığı-
İhtarnamede açıkça belirtilen miktara ilişkin, kısmi dava açmakta hukuki yarar bulunmadığı gibi belirsiz alacak davasının koşullarının da oluşmadığından bahisle usulden reddinin gerektiği-
Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması ve alacağın şimdilik belirli bir kesiminin dava edilmesi gerekeceği-
Fazla ödendiği ileri sürülen katılma bedelinin iadesi istemine ilişkin davada, davacının alacağını tam olarak hesaplamasının mümkün olduğu- Kısmi davanın tarafları arasında tartışmasız ve açıkça belirli miktardaki talepler için açılamayacağı-
Çeke dayalı icra takibi nedeniyle borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkin davada, davanın kısmi dava olmadığı, sadece harca esas değerin düşük gösterildiği ve tamamlama harcının yatırılmış olması nedeniyle davanın kabul edilmesi gerekeceği-
Menfi tespit davasının, kısmi olarak kabulüne karar verilmesi gerektiği- Davacının kötüniyet tazminatı talebi konusunda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekeceği-
Davacının TC kimlik numarası bildirildiğine göre, yerleşim yeri adresinin tespitinin de mümkün olacağı-
Açılan dava sonunda borcun bir kısmı bakımından itirazın iptaline karar verildiği, davalının bakiye borcunun aidat ve personel avans borcu olduğu, aidat borcu bakımından taleple bağlı kalınması gerektiği belirtilerek, davanın kısmen kabulünde usul ve yasaya aykırılık olmadığı-