Açılan ilk davada TL cinsinden talepte bulunan alacaklının artık bu tercihinden dönerek borcun yabancı para olarak aynen ifasını istemesi mümkün olmadığı- Davacı tarafın, ilk açılan kısmi davada tercihini TL cinsinden yana kullandığı nazara alınıp, bakiye kısım için başlattığı itirazın iptali davasına konu icra takibinde bu tercihinden dönüp yabancı para üzerinden tahsil isteyemeyeceği-
Kısmi dava açmamış(fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmamış) bulunan davacının fazlaya ilişkin haklarından zımnen feragat etmiş demek olduğu ve ıslahla bu feragat veya başka bir görüşe göre kesin hüküm sonucunu ortadan kaldırabilmenin mümkün olmadığı-
Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da (gerçekten) mümkün olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacağın belirsiz kabul edilmesi gerektiği, Hakime alacak miktarının tayin ve tespitinde takdir yetkisi tanındığı hallerde, hakimin kullanacağı takdir yetkisi sonucu alacak belirli hale gelebileceğinden, davacının davanın açıldığı tarih itibariyle alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin imkansız olduğu, iş hukuku uygulamasında, Yargıtayca, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının yazılı belgelere ve işyeri kayıtlarına dayanmayıp, tanık anlatımlarına dayanması halinde, hesaba esas alınan süre ve alacağın miktarı nazara alınarak takdir edilecek uygun oranda takdiri indirim yapılması gerekliliği ortaya çıkacağından, tanık anlatımlarına dayanılarak hesaplanan alacak miktarından hakimin takdir yetkisine bağlı olarak yapılacak indirim oranı baştan belirli olmadığı, bu durumda alacağın belirsiz kabul edileceği- davacının aynı davalıya karşı birbirinden bağımsız birden fazla asli talebini aynı dava dilekçesinde ileri sürmesi olarak tanımlanan davaların yığılması (objektif dava birleşmesi) halinde, talep sayısı sayısı kadar dava bulunduğu kabul edildiği ve her bir talep bakımından ayrı ayrı hüküm verilmesi gerektiğinden, bu durumda da dava dilekçesinde ileri sürülen taleplerin belirsiz alacak olup olmadığının her bir talep bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekeceği- Davacının çalışma süresini, kendisine en son ödenen aylık ücret miktarını, tazminat hesaplamasına esas alınacak aylık ücrete ek para veya parayla ölçülebilen sosyal menfaatleri belirleyebilecek durumda olduğundan, dava konusu edilen kıdem ve yıllık izin ücreti alacağının belirsiz olmadığı-
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 109 maddesinin 3. fıkrasında dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılmasının, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmeyeceği düzenlenmiş olup; bu yasal düzenleme karşısında mahkemenin fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmaması sebebiyle ıslah yapılamayacağına yönelik değerlendirmesinin herhangi bir geçerliliğinin bulunmadığından, davacının dava dilekçesinin kısmen ıslahı yoluyla fazla talepte bulunamayacağına dair mahkeme kararının yerinde olmadığı-
Dava, yedieminlik ücretinin tahsili istemine ilişkin olup, davacının dava dilekçesinde toplam 709.756,00 TL alacağı olduğunu belirttiği, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak, şimdilik 5.000 TL taleple davayı açmış olup, dava dilekçesinde HMK. 107. maddesinde gösterilen belirsiz alacak davası açtığına ilişkin bir beyanda bulunmadığı, HMK.'nın 109/2 fıkrası 01/04/2015 tarih 6644 sayılı Yasa'nın 4. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olup davacının dava dilekçesinin kapsamı incelendiğinde talebin kısmi dava olarak kabulü ile kısmi davada talep edilen 5.000 TL'nin harcının da yatırılmış olduğu gözetilerek karar verilmesi gerekirken, kısmi davaya konu olmayan alacak kesimi için de harç yatırılması için ara kararla davacıya mehil verilmesinin ve buna dayanarak da davanın açılmamış sayılmasının doğru olmadığı-
Bir davanın kısmi dava mı, yoksa tam dava mı olduğunun, özellikle dava dilekçesinin istem sonucu bölümünde, “fazlaya ilişkin hakların saklı tutulup tutulmadığı” ile ilgili olduğu, davacı bu ya da benzeri ifadeleri kullanmışsa, “kısmi dava” açtığı sonucuna varılacağı, davacının bu yolda bir beyanda bulunmaksızın açtığı davanın ise bir “tam dava” olduğu, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmaması halinde, geriye kalan haktan zımnen feragat edilmiş sayılacağı, dosyanın incelenmesinde; dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmadan 10.000,00 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi tazminat talep edildiği, hesap bilirkişi raporunun ardından davanın maddi tazminat açısından ıslah edildiğinin görüldüğü, o halde, mahkemece; davasında fazlaya ilişkin hak bakımından ihtirazi kayıt bildirmemiş olan davacının maddi tazminat yönünden, ıslah veya ek dava yoluyla talepte bulunamayacağının kabulü ile dava dilekçesindeki taleple bağlı karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu olayda, mahkemece; karar tarihi itibariyle yürürlükte olan ancak 10.04.2015 tarihli 6444 sayılı Yargıtay Kanunu ile Hukuk Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 4. maddesi ile yürürlükten kaldırılan "Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz." şeklindeki HMK 109/2 maddesi uyarınca kısmi dava açılamayacağı gerekçesine dayanılmış ise de, taraflar arasındaki uyuşmazlıkta alacağın tamamı ihtilaflı olup, davacının bedelin fazla hesaplandığını iddia ederek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000,00 TL üzerinden davasını ikame ettiği anlaşıldığından, talep konusunun miktarının belirli olmayıp taraflar arasında tartışmalı olduğu, hal böyle olunca mahkemece, işin esasına girilip, dosyanın konusunda uzman bilirkişiye tevdi edilerek hasıl olacak sonucuna göre hüküm kurulması gerekeceği-
Davacının alacağı tam olarak davalıların sunacağı belgelerden tespit edilebileceğinden, davacının doğrudan Tüketici Mahkemesi'ne başvurarak kısmi dava açmakta hukuki yararı olduğu ve dava konusu talebin Tüketici Mahkemesi'nin görev alanında olduğu-
Davacı bir takım haklı nedenlere dayanmış ise de asıl fesih sebebinin hakim adaylığına geçmek olduğundan, davacının haklı nedenlere dayanmasının hakkın kötüye kullanımı olduğu ve bu nedenle kıdem tazminatına hak kazanamayacağı- Davacı ve diğer çalışanlara düzenli olarak zam yapıldığı ve bunun işyeri uygulaması haline geldiği anlaşıldığından, tüm çalışanlara zam yapılırken davacıya zam yapılmamasının yerinde olmadığı- Zam nedeni ile oluşan ücret ve buna bağlı izin ücreti farkına hükmedilmesi, davacıya yapılacak zammın emsal durumda çalışana yapılan zamma göre hesaplanması gerektiği, ücret ve izin ücreti farkının terfi ettirilseydi varsayımına dayandırılamayacağı- Kısmi davanın ıslah ya da başka usulü bir işlemle belirsiz alacak davası olarak değiştirilemeyeceği- Mahkemenin hatalı ara kararına uyulması ilgilisine hak bahşetmeyeceğinden, davacı vekilinin ilk yaptığı talep arttırımının klasik anlamda ıslah olduğu, aynı davada ancak bir kez ıslah yapılabileceğinden, davacının ikinci ıslahının hükümsüz olduğu-
Kısmi dava olarak açılan davada, süresi içinde ıslaha karşı ileri sürülen zamanaşımı savunmasının gözetilmesi yerinde ise de ıslah zamanaşımına uğrayan miktar hesaplanarak dava dilekçesindeki miktarla sınırlı olmak üzere ıslah zamanaşımına uğramayan miktara eklenmesi gerektiğinin gözetilmemesinin hatalı olduğu-