Davalı 4. kişi konumundaki şirketin yetkilisinin davalı üçüncü kişiden önceden at aldığı, şirket yetkilisine ait atlar ile ile davalı borçluya ait atların aynı antrenör tarafından çalıştırıldığı gözetildiğinde,  davalı 4. kişi konumunda olan şirketin  at yetiştiriciliği yapan davalı borçlunun durumunu bilen ve bilmesi gereken kişilerden olduğu- Dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde, dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerektiği-
Davacıların farklı olduğu, davalıların ve dava konusu gayrimenkullerin aynı olduğu Yargıtay ilamında; 'borçlunun annesi ile davalı üçüncü kişinin eşinin anneannesi arasında kardeşlik ilişkisinin bulunduğu anlaşıldığından, İİK madde 280/1 hükmüne göre bu davalının, borçlunun durumunu bilen ve bilmesi gereken kişilerden olduğu, davalı üçüncü kişinin kardeşlerinin davalı borçlu kredi borçlarına kefil olduğu ve dava dışı asıl borçlu şirket ile ticari ilişkisi olduğu ve davalı borçlu ile davalı üçüncü kişinin kardeş arasında ticari ilişki olduğu anlaşıldığından, İİK 280/1 hükmüne göre davalı üçüncü kişinin davalı borçlu durumunu bilen ve bilmesi gereken kişilerden olduğu; facebook kayıtlarına göre davalı üçüncü kişi ile davalı borçlunun arkadaş oldukları, ayrıca asıl borçlu dava dışı şirketle ilgili facebook kayıtları incelendiğinde de davalı üçüncü kişinin arkadaşlığının bulunduğu, davalı borçluların şirketi ile davalı üçüncü kişinin şirketi arasında cüzi de olsa ticari ilişki olduğu, davalı borçlular ile davalı üçüncü kişinin mali müşavirlerinin de aynı kişi olduğu anlaşıldığından, İİK 280 hükmüne göre üçüncü kişinin davalı borçlunun durumunu bilen ve bilmesi gereken kişilerden olduğu" belirtildiğinden, eldeki davada da tüm davalılar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Sentlere dayalı takip yapan davacının rehnin paraya çevrilmesi yolu ile yaptığı takipte rehinli malların paraya çevrilip çevrilmediği, taşınmazların kıymet takdirlerinin yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise davacının bu mallardan alacağını tahsil etme imkanı bulunup bulunmadığı yani borçlunun aciz halinin varlığının tesbiti gerektiği- Bir başka icra dosyasındaki alacak yönünden de aynı tasarrufların iptalini istenmesinin davanın genişletilmesi niteliğinde olduğu ve bu konuda ıslah yapılabileceği, ancak, İİK 284 ve 280/1 son cümlesine göre 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğundan, bu icra dosyası ile ilgili davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Üçüncü kişi davalı bankanın lehine ipotek bulunan taşınmazları davalı borçlu şirketin kredi borcuna karşılık satın alması halinde, alacağına karşılık taşınmaz devrinin "mutad ödeme" olarak kabulü gerektiği- Taşınmaz satışı iptal edilse dahi ipoteğin devam edecek olduğu, ipoteklerin muvazaalı kurulduğunun iddia ve ispat edilemediği, mal kaçırma olgusunun net olarak ortaya konulamadığı ve ipotek dikkate alındığında taşınmazın satış bedeli ile gerçek değeri arasında önemli bir oransızlık da bulunmadığı gözetildiğinde tasarrufun iptaline ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Uyap sisteminden çıkartılan nüfus kayıtlarından borçlu ile üçüncü kişinin kardeş olduğu, dördüncü kişinin de onların dayıları olduğu tespit edildiğinden, üçüncü kişilerin borçlunun içinde bulunduğu mali durumu bildiği veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğu sabit olduğu, bu halde, haklarında açılan davada haksız olduklarından yargılama giderlerinden davalıların müştereken ve müteselsilen birlikte sorumlu olmaları gerekeceği-
Alacaklı davacının, borçlu davalıların kendisine olan borçlarını ödeyemediklerini ancak alacaklılardan mal kaçırmak amacı ile başka isim altında kurdukları şirkete malvarlıklarını aktardıklarını öne sürerek yapılan işlemlerin iptalini talep ettiği fakat dava dilekçesi ve beyan dilekçelerinde hangi borçlular hakkında hangi danışıklı işlemler ile alacaklılardan mal kaçırdıklarını tereddüde yer vermeyecek biçimde açıklamadığı- Davacı alacaklıların tasarrufun iptali davasını açtıklarında borçlu davalıların hangi tasarrufi işlemleri ile mal kaçırdıklarını açıkça bildirmeleri dava şartının, hak düşürücü sürenin sağlıklı bir biçimde incelenebilmesi, adil yargılama hakkı çerçevesinde yargılamanın sürdürülebilmesi ve silahların eşitliği ilkesi gereğince savunmanın buna göre yapılabilmesi için gerekli ve zorunlu olduğu-
Davalının araç tamiri işi yaptığı, dava konusu aracın tamir işlemlerini de davalının yaptığının ve bu tamirler nedeniyle de borçlunun davalıya borçlu olduğunun, dava konusu bu aracı da söz konusu borçları nedeniyle davalıya devrettiğinin anlaşılmasına göre; davalı üçüncü kişinin borçlunun İİK. 280. madde kapsamında alacaklıya zarar vermek kastıyla aracı sattığını bilebilecek kişilerden olup olmadığının değerlendirilmesi gerekeceği- Mahkemece, davaya konu araçlarla ilgili açılmış tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmiş ve bu araçlar yönünden davalı 3.kişiler yararına vekalet ücretine hükmedilmiş ise de davalı borçlu ile davalı 3. kişi arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan, kendisini vekille temsil ettiren davalı borçlu yararına da vekalet ücreti takdiri gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değil bozma nedeni ise de yapılan yanlışlığın giderilmesinin yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte olmadığı-
TBK.’nin 19.maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı satış işleminin iptaline ilişkin olan davada, davalı borçlunun halasının eşi ...’in ve daha sonra taşınmazı alan borçlunun annesi...’in borçlunun mali durumunu ve alacaklılardan mal kaçırma amacını bilmediğinin kabul edilemeyeceği-
Tasarrufun iptali davalarında, davacının alacağının gerçek olup olmadığının ve davacı-alacaklı ile davalı-borçlu arasında takip konusu borcu doğuran ne gibi bir ilişki olduğunun araştırılmasının gerektiği; borcun dayanağı olan bonoda bedelin nakden ahzolunduğu bildirildiğine göre 110.000 TL tutarındaki paranın hangi bankadan ödendiği, davacının bu kadar yüksek miktardaki bir parayı ödünç verebilecek ekonomik durumu olup olmadığının soruşturulması, gerektiğinde davacı ile borçlu davalının ekonomik ve mali durumlarının araştırılması; şayet alacağın gerçek olduğu kanaatine varılırsa aciz hâlinin mevcut olup olmadığının belirlenmesi, ondan sonra toplanan ve toplanacak olan tüm kanıtlar birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği- Ayrıca, takip konusu bononun tanzim tarihi ile vade tarihi arasında iki yıllık bir sürenin ve vade tarihinden takip tarihine kadar da iki yıla yakın bir sürenin bulunması nedenleri üzerinde durulması gerektiği-
Mahkemece, davacının bedelsiz satış veya alacaklılardan mal kaçırma iddiasının usulüne uygun bir biçimde ispatlanamadığı, buna karşın davalının dava konusu taşınmazı satın alabilecek ekonomik imkanları bulunduğu, taraflar arasında yakın akrabalık bulunmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-