• 4949 sayılı Kanuna ait Hükümet Tasarısı Gerekçesi

     «Uygulamada, özellikle ekonomik kriz zamanlarında, borçlarını ödemek için mallarını paraya çevirmek isteyen borçluların çok sayıda olması sebebiyle, malların normal değerlerinden daha aşağı fiyatlarda satıldığı herkesçe bilinen bir gerçektir. Bu gibi durumlarda, "iyiniyetli bir şahıstan veya basiretli bir tacirden beklenilmeyecek tasarruflarla mevcudun eksiltilmesi" şeklinde ifade edilen ölçütün objektiflikten uzak olması birçok alıcının mağdur olmasına yol açmaktadır. Kaynak İsviçre Kanununda da ifadesini bulan "alacaklılara zarar verme kastı" ise, maddenin gerçek amacını daha iyi ifade ettiğinden, 280 inci maddenin birinci fıkrası bu amaca uygun olarak yeniden düzenlenmiştir.

    ...İcra ve İflâs Kanununun 280 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Borçlunun birini fıkradaki tasarrufu, alacaklılara ızrar kasdiyle yapması ve kasda üçüncü şahsın vukufu halinde, tasarruf tarihi ne olursa olsun batıl sayılır." hükmü yürürlükten kaldırılarak, iptâl davası için öngörülen beş yıllık hak düşürücü süre bu durumda da geçerli olduğundan ve aslında dava açma süresi azami beş yıl ile sınırlı olduğundan ve maddede yer alan iki yıllık sürenin 285 inci maddedeki süreye uyumlu hale gelmesi nedeniyle bu değişikliğin yapılması... amaçlanmıştır.»



  • Adalet Komisyonu Raporu

     «Tasarının çerçeve 67 nci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 2004 sayılı Kanunun 280 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "veya bir alacaklısını diğerlerine karşı daha avantajlı duruma getirme" ibaresi borçlunun bir alacaklısını diğerlerine karşı daha avantajlı duruma getirmesinin uygulamada sıkıntılara neden olabileceği düşünülerek metinden çıkarılmış ve 68 inci madde olarak kabul edilmiştir.»



  • 538 sayılı Kanuna ait Hükümet Tasarısı Gerekçesi

     «Izrar kastının ispatındaki güçlük nazara alınarak, 280.maddeye büsbütün yeni bir veçhe verilmiştir.

    Evvela; tediye kabiliyetini kısmen dahi kaybetmiş olan borçlunun mamelekinin eksilmesine müncer olan bilcümle muameleleri borçlunun bu duruma ve muamelenin bu mahiyetine vukufu olması lazım gelen üçüncü şahıslar hakkında iptâle tabi kılınmıştır. Ancak objektif şartların vücudunu kafi gören bu hal için iptâl davası, maddedeki ölçüler dahilinde iki senelik bir müddetle takyit edilmiş, borçlu ve üçüncü şahsın müştereken ızrar kastiyle hareket ettiklerinin ispatı halinde ise iki senelik takyide mahal görülmemiştir.

    Salisen; bu sahada pek mühim sayılması gereken bir yenilik bir iş yerindeki malların tamamının veya büyük bir kısmının veya işyeri ile birlikte olmak üzere yalnız bu kısmının devredilmesi ve devir alınması halinde, bu durum borçlu bakımından alacaklıları ızrar kastine, üçüncü şahıs bakımından da bu kasıt vukufa karine sayılmış ve bu karinenin ancak devir keyfiyetinin üç ay önce ilan edilmiş olması hailnde çürütülebileceği kabul edilmiştir. Bu yeni hükümle klasik bir mahiyet aldığını kaydettiğimiz hileli devirlerle mücadele mevcuzuunda, pek mühim bir adım atıldığını kabul edilmek yerinde olur (m. 280 b).»



  • C. Senatosu Anayasa ve Adalet Komisyonu Raporu

     «Bu maddenin birinci fıkrasının sonundaki (icra veya iflâs takibinde) deyimi (haciz veya iflâs takibinde) olarak değiştirilmiştir.»