Hükme esas alının bilirkişi raporunda dava konusu iki taşınmazın tasarruf tarihindeki değerinin 615.844,50 TL olduğunun belirlendiği, dosya içerisindeki borçlu şirketin ticaret sicil bilgilerinden 2015 yılında sermayesini 600.000,00 TL olarak bildirdiği anlaşıldığından, İİK'nun 280/3. maddesi kapsamında davalı üçüncü kişiye yapılan satışın borçlu şirketin önemli bir kısmının devri niteliğinde olup olmadığının araştırılması gerekeceği, bunun için konusunda uzman bilirkişi aracılığı ile dava konusu taşınmaz satış değerleri dikkate alınarak, iptali istenilen satışın borçlu şirketin 2015 yılındaki bilanço ve mal varlıklarının önemli bir kısmının devri niteliğinde olup olmadığı araştırılarak oluşacak sonuca göre karar vermek gerekeceği-
Dava konusu taşınmazda yapılan keşifte davalı üçüncü kişinin taşınmazın bakımını yaptığı anlaşıldığından, mahkemece, davaya konu arazilerin davalı üçüncü kişi tarafından yapılan bakımının davalının satın almadan önce mi satın aldıktan sonra mı yaptığı yönünde değerlendirme yapılarak İİK.nun 280.madde kapsamında davalının borçlunun içinde bulunduğu mali durumunu bilindiği veya bilinmesini gerektiren kişilerden olup olmadığı yönünde yapılacak değerlendirme ile karar yerinde tartışılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Davacı tarafından facebook resimleri ibraz edilerek taraflar arasında arkadaşlık ilişkisinin bulunduğu beyan edilmesine karşın, davalıların eşlerinin aynı okulda okudukları ve bu tanışııklık seviyesinin, davalının diğer davalıların mali durumu ile ızrar kastından haberdar olacağını ortaya koymaya yeterli olmadığı- İİK 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali koşullarının oluştuğu ispat edilemediği gibi TBK 19. madde uyarınca muvazaa iddiası da ispatlanamadığı-
Davalı üçüncü kişinin, davalı borçlunun durumunu bilen ve bilmesi gereken kişi olduğu belirlenememesi gerekçesiyle tasarrufun iptali davalarının reddine karar verilmişse de; aynı üniversiteden mezun olmaları- eşlerinin bir dönem aynı yerde çalışmış olması ve davalı üçüncü kişinin söz konusu gayrimenkulü kiraya verdiği kişilerin her ne kadar farklı tüzel kişilikler olduğu iddia edilse de, sicil numaraları farklı olan fakat yöneticileri ortak olan şirketler arasında organik bağ olduğu ve davalı üçüncü kişinin, davalı borçlu ile bağlantılı olduğu anlaşılan şirketlere söz konusu gayrimenkulü kiraya verdiği anlaşıldığından, davalı üçüncü kişinin kötü niyetinin bu yönlerden tartışılması gerektiği-
Tasarrufun iptali davasının dinlenilebilmesi için borçlu hakkında başlatılan icra takiplerinin kesinleşmiş olması gerektiğinden, davacı alacaklıların açtığı itirazın iptali davasının sonuçlarının bekletici mesele yapılması gerektiği-
Borçlu şirket yetkilisi ile akraba olan davalı üçüncü kişinin borçlunun durumunu bilen ve bilmesi gereken kişiler olduğu ve dava konusu gayrımenkul devrinin İİK. mad. 280/3 kapsamında ticari işletme devri olduğu- Tasarrufun iptali davasının kabulü halinde, İİK. mad. 283/1 uyarınca iptal ve tescil olmaksızın, taşınmazın haciz ve satışına karar verilmesi gerektiği- Mahkemece "dava konusu taşınmazın davalılar arasındaki satış işlemine ilişkin tasarrufun iptali ile davacı alacaklıya icra dosyalarındaki alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak haciz ve satış yetkisi verilmesine" karar verilmesi gerekirken, "cebri icra yolu ile satış ve haciz yetkisi tanınmasına ilişkin istemlerin icra dosyalarından talep edilebileceğinden reddine" dair hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Aynı iş kolunda çalışan başka bir şirket ortağı davalıya taşınmazı gerçek değerinden daha düşük bir bedel ile satan davalı borçlunun yaptığı satışın iptali gerektiği-
Davalılara yapılan satışların tamamının cebri icra kanalıyla gerçekleştiği ve borçlular tarafından serbest iradeleriyle gerçekleştirilmiş bir satış olmadığından nam-ı müstear iddiası da dinlenemeyeceği-  Taşınmazların borçlunun dava dışı alacaklılarına olan borçları nedeniyle cebri icra kanalıyla satıldığından taşınmazlar mutlak surette üçüncü kişinin mülkiyetine geçeceği ve bu nedenle yapılan işlem sonucu davacının zarara uğradığından ya da davalıların davacının alacağını engellemek amacıyla hareket ettiklerinden bahsetmenin de mümkün olmayacağı-  İhaleler sonucu elde edilen bedellerden alacaklıya ödenmesi sonrası bakiye miktarın kalmadığı da anlaşıldığından bu davalılar yönünden davanın reddinde isabetsizlik olmadığı- Davacının davalıların taşınmazları borçlularca ödenen paralar ile aldıklarını ispatlayamadığı- Davalı ile borçlu arasındaki ticari ilişkileri dikkate alındığında, diğer taşınmaz yönünden, İİK. 280/1 gereğince tasarrufun iptalinde bir isabetsizlik bulunmadığı-
Dava konularından 1549 parsel sayılı taşınmazın 28/08/2009 günü borçlu ... tarafından dava dışı ... ismindeki kişiye satıldığı, davanın 30.11.2016 tarihinde 5 yıllık süreden sonra açılmış olması nedeni ile bu parselle ilgili davanın reddinde isabetsizlik bulunmadığı- Davalı ...’in borçlulardan birinin damadı olması nedeni ile mali durumları ve amaçları hakkında bilgi sahibi olduğunun kabul edilmesi gerekeceği-
Resmi senette gösterilen bedel ile tespit edilen bedel arasında misli fark bulunmasa da, ticaret sicil kayıtlarına göre, tasarrufun yapıldığı tarihte dava dışı borçlunun, davalı-üçüncü kişi şirketin kurucu ortağı olduğu, aynı zamanda asıl borçlunun, dava dışı şirketin ortakları arasında yer aldığı, dava dışı borçlu ile  davalı borçlu arasındaki akrabalıklar olduğu; dolayısıyla davalı-3. kişi şirketin, davalı-borçluların ekonomik durumunu ve alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilebilecek kişilerden olduğu- Dava konusu tasarrufların yapıldığı parsel üzerinde otelin bulunduğu, hisse devirleri ile birlikte üzerindeki otel olarak işletilen taşınmazın da devrinin yapıldığı anlaşıldığından, İİK mad. 280/3 kapsamında tasarrufların iptale tabi olduğu-