Davalı borçlu ile diğer davalı 3. kişi arasında kira ilişkisinin varlığı, her iki davalı arasında var olan ticari ilişkiler dikkate alındığında, davalı 3. kişinin borçlunun içinde bulunduğu ekonomik durumu bildiğinin veya bilmesi gerektiğinin kabul edilmesi gerekeceği-
TBK. mad. 19 uyarınca muvazaa hukuksal sebebine dayalı açılan tasarrufun iptali davalarında, işlemin (tasarrufun) ne zaman yapıldığının öneminin olmadığı- Davaya konu (04/03/2002 tarihli) tasarrufun, borcun doğum tarihi olan öldürme eyleminin gerçekleştiği (10/04/2002) tarihinden önce olması nedeniyle iptalinin mümkün olmadığının kabul edilemeyeceği- Davalılar arasındaki hibe ve harici satış işlemlerinin gerçek olmadığı, her zaman düzenlenebilecek olan hibe sözleşmesinin, alacağın tahsilini karşılıksız bırakmak amacıyla düzenlendiği, davalı dördüncü kişinin borçlunun hem ceza hem de hukuk davasında vekili olarak görev yapan avukatı olduğu, davaya konu iki parselin de daha sonra davalının damadı olan diğer davalıya devredildiği uyuşmazlıkta, davalıların danışıklı bir davranış içinde bulundukları açıkça anlaşıldığından muvazaanın varlığı kabul edilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği- AYNI YÖNDE: İstanbul BAM. 9. HD. 10/11/2021 T. E: 2019/2593, K: 1893
Yakın akrabalar arasındaki (borçlunun, kaynının eşine ve kardeşine yaptığı) satışların iptaline karar verilmesi gerektiği- Dava konusu edilen taşınmazda davalı borçlunun murisinden intikal eden 3/16 hissesi olup, yalnızca bu miktar hisseye ilişkin tasarrufun iptaline karar verilmesi gerektiği, borçluya ait olmayan dolayısı ile dava konusu olmayan hissenin de iptaline karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu- Dava konusu tasarrufların birden fazla  olduğu (borçlu davalının kendisine ait taşınmaz hisselerini farklı kişilere sattığı) durumlarda, her bir tasarruf için ayrı harç, yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilip davalıların sorumlu olduğu miktarın ayrı ayrı belirlenmesi gerektiği-
Borçludan taşınmazları ilk satın alan üçüncü  kişi yönünden değerlendirme yapılmadan sadece 1,5 aylık süre içerisinde taşınmazın el değiştirmesi gerekçe gösterilerek ve sadece beşinci kişi yönünden değerlendirme yapılarak karar verilmesinin hatalı olduğu- Öncelikle borçludan taşınmazları ilk satın alan ve üçüncü kişi olan davalı ile borçlu arasındaki işlemlerin İİK 277 vd. uyarınca göre iptale tabi olup olmadığı yönünde değerlendirme yapılması gerektiği- İptale konu tasarrufların yapıldığı tarihteki inşaat durumunun usule uygun tespiti ile her bir tasarruf yönünden elden çıkarıldığı tarihteki gerçek değerinin tespiti gerektiği-  Dava dışı diğer borçlunun adresinde yapılan hacze konu mahcuz malların satışının yapılıp yapılmadığı, satışı yapılmış ise davalı borçlunun sorumlu olduğu miktar da dikkate alınarak yapılacak değerlendirme ile sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Davalılar arasındaki taşınır ve taşınmaz mal devirlerinin bir kısmında bedel farkı olduğu ve İİK’nın 280/3 maddesinde belirtilen ticari emtianın önemli bir kısmının devrinin işyeri devri niteliğinde olmasına rağmen yasada aranan devir koşullarının gerçekleştiğinin iddia ve ispat edilemediği, davalı üçüncü kişinin işyeri ruhsat alımının borçlunun hacizleri nedeni ile sağlanamamış olmasının da bu durumun niteliğini değiştirmeyeceği- İcra müdürlüğüne gelerek takibi kesinleştiren borçlu aynı gün borcu taksitle ödeme konusunda taahhütte bulunmuş ve bu taahhüdünü yerine getirmediği için alacaklının şikayeti üzerine ceza aldığından ve yine borçlu şirket aynı dosyadan yapılacak bir satışın iptalini istemi reddedildiğinden, davalılar arasında bir işbirliğinin aksine çekişmenin olduğu- Davalı üçüncü kişi satın aldığı malların bedelini ödemiş olmasına rağmen, gelen hacizlerle bu malları kaybetme riski ile karşılaştığı anlaşıldığından, borçlu ile yaptıkları sözleşmede ve beyanlardan borçlunun yükümlülük altına girdiği de görüldüğünden, alınan senetlerin muvazaalı olduğunun kabul edilemeyeceği ve davalı üçüncü kişinin bedelini ödeyerek satın aldığı malların, borçlunun alacaklıları tarafından haczedilerek elinden alınması durumunun söz konusu olduğu, aralarındaki alışveriş tutarı üzerinden yapılan takibin muvazaalı olup olmadığının tartışılması gerektiği- Tasarrufun iptali davalarında, diğer genel dava koşullarının yanında, tasarrufun borcun doğumundan sonra gerçekleşmiş olmasının da arandığı-
Davalı borçlu ve üçüncü kişi arasında alacak-borç ilişkisinin bulunmasının tarafların birbirlerini tanıdıkları ve üçüncü kişinin borçlunun mali durumunu bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğunun kabulünü gerektireceği, bu halde işlemin İİK’nun 280/1. maddesi kapsamında iptali ile dava İİK’nun 283/2. maddesi gereğince bedele dönüşeceğinden, taşınmazın dördünce kişiye satıldığı tarihteki değerinin davalı üçüncü kişiden alacak ve ferileri ile sınırlı olarak tahsiline karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece davalı dördüncü kişilerin nüfus kayıtlarının getirtilerek, akrabalık bağının tespitinden sonra, davalı üçüncü kişinin, davalı borçlu şirketin, İİK. mad. 280 kapsamında alacaklıya zarar verme kastıyla taşınmazlarını sattığını bilebilecek kişilerden olup olmadığının değerlendirilmesi ve sonucuna göre İİK. mad. 283/2 uyarınca bedele dönüşen davada üçüncü kişinin dava konusu taşınmazları elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında bedelle (davacının alacak ve ferileriyle sınırlı olmak üzere) sorumlu tutulması gerektiği- Tapuda pide fırını ve dükkan olarak görünen taşınmazların devrinin İİK. mad. 280/3 gereğince ticari işletme devri olup olmadığının ve faaliyet ile ilgili gerekli araştırma yapılmadan tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
İptali istenen tasarrufların takip konusu borçtan sonra yapıldığı, diğer dava koşullarının da gerçekleştiği, davalıların borçlu şirket ortaklarının eş ve çocukları ile de arkadaş olmaları gibi maddi ve hukuki olgular göz önüne alındığında davalı 4. kişilerin borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle dava konusu tasarruflarında davacının alacak ve ferileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu evin önce borçlunun yakın arkadaşı tarafından alındığı, daha sonra borçlunun kardeşinin eşine satıldığı, her iki davalının da borçlunun mali durumunun bozuk olduğunu bildiği açık ikrarları ile sabit olduğundan, davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği- 6183 sayılı Yasa'nın uygulanmasından doğan her türlü davalarda vekalet ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği-
Mahkemece, davalı vekilinin savunmaları doğrultusunda, ifraz işlemi yapılan ve çok sayıda kişi adına çok sayıda taşınmazın kaydedildiği kök parsele ilişkin yapılan ifraz işleminin nasıl ve hangi tarihte başladığı, ifraz sonucu davalı borçlu ve diğer davalı üçüncü kişiye düşen tüm taşınmazların ve hisselerinin belirlenmesi ile davalı borçlu ve diğer davalı üçüncü kişinin hangi taşınmazlara ilişkin hisselerini birbirlerine devredildiği tarihleri ile belirlendikten sonra oluşacak sonuca göre davalılar arasında yapılan işlemlerin alacaklılara zarar vermek kastıyla yapılıp yapılmadığının değerlendirilmesi ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-