“Tebligatın usulüne uygun olarak yapılmadığı”nın şüphe doğurması halinde, mahkemece “şikayetin kabulüne” karar verilmesi gerekeceği–
Tebliğ tarihinde borçlunun hastanede olduğunun anlaşılması halinde, borçlu adına aynı konutta oturan aile fertlerine yapılacak tebligatın geçerli olmayacağı–
Tebligat Kanunu (ve Tebligat Tüzüğü)nün ‘tebliğ belgesindeki işlemin aksinin iddia edilmesi halinde bunun araştırılma şekli ve yöntemi’nin gösterilmemiş olduğu, bu durumda hakimin her somut olayın özelliğinin ve gerçekleşen maddi olguların en ufak ayrıntılarına kadar göz önünde bulundurup iddiayı araştırması gerekeceği–
Borçluya ait olmayan, mevcut bulunmayan bir adrese yapılan bir tebligatın geçersiz olacağı–
Tebligat Kanununun 16. maddesine göre yapılan tebligatlarda ‘adreste bulunmama nedeni’nin araştırılmasına gerek yok ise de borçlunun şikayetinde ‘tebligat parçasındaki imzanın eşine ait olmadığını’ ileri sürmesi halinde mahkemece bu hususun yöntemince araştırılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği–
İlanen tebligatın ancak adresi meçhul olanlara yapılabileceği; bir kişinin adresinin meçhul sayılabilmesi için, Tebligat Kanununun (ve Tebligat Tüzüğünün) ilgili hükümlerine göre tebliğ imkansızlığının anlaşılması ve 13. maddeye göre yapılan soruşturmaya rağmen ‘ikametgah, mesken, iş yeri’nin bulunmaması gerekeceği–
Noterler, ‘adli-idari ve askeri kaza mercii’ niteliğini taşımadığından tebligat kanununun 35. maddesine göre tebligat yapamayacakları fakat aynı kanunun 28. maddesine göre ‘ilanen tebligat yapmalarına yasal bir engel bulunmadığı–