Hükmi şahıslar adına kendilerine tebligat yapılacak kimseler herhangi bir sebeple mutad iş saatlerinde iş yerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacakları bir halde oldukları takdirde, tebligatın orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılabileceği–
Şikayetçi borçluya, diğer borçlunun işyeri adresinde ve diğer borçlu imzasına yapılan ödeme emri tebligatının, Tebligat Kanununun 39. maddesi uyarınca geçersiz olacağı–
Tebligat Kanununun 32. maddesi gereğince muhatabın usulsüz tebliği öğrendiği tarihten itibaren takibin şekline göre icra dairesine itiraz etmemiş olmasının, ‘tebligatın usulsüzlüğüne’ ilişkin şikayetin incelenmesine engel teşkil etmeyeceği–
İlanen tebligat, tebligatta başvurulacak son çare olduğundan sadece Emniyet ve jandarma vasıtasıyla yapılan araştırmada adresin bulunamaması halinde ilanen tebligat yoluna başvurulamayacağı–
Tebligat kanununun 13, 14, 16, 17 ve 18. maddelerinde yazılı kişilerin, kendisine tebligat yapılacak kimsenin muvakkaten başka bir yere gittiğini belirtmeleri halinde, durum ve beyanda bulunanın ad ve soyadının tebliği mazbatasına yazılarak, altı beyanda bulunana imzalatılarak tebliğ memuru tarafından tebliğ evrakı bu kişilere verilerek tebligatın Tebligat Kanunu mad. 20 uyarınca yapılacağı–
Tebligatın usulsüz olarak yapılması halinde tebliğ işleminin mutlaka batıl olmayıp, tebliğ işleminin muhatap tarafından öğrenildiği tarihte geçerli olacağı–
Hem «ödeme emrinin tebliğ şeklinin usulsüz olduğunu» ve hem de «imza itirazı»nda bulunan borçlunun, önce usulsüz tebliğe ilişkin iddiasının (şikayetinin) daha sonra da -tebligatın usulsüz yapıldığının ve usulsüz tebliği öğrenme tarihine göre icra mahkemesine yaptığı başvurunun süresinde olduğunun anlaşılması halinde- «imza itirazı»nın incelenmesi gerekeceği-