Noterler, ‘adli-idari ve askeri kaza mercii’ niteliğini taşımadığından tebligat kanununun 35. maddesine göre tebligat yapamayacakları fakat aynı kanunun 28. maddesine göre ‘ilanen tebligat yapmalarına yasal bir engel bulunmadığı–
Usulsüz tebliğ halinde öğrenme tarihinin şikayetçi tarafından bildirilmemiş olmasının veya sonradan bildirilmesini tebliğ tarihinin mahkemece öğrenme tarihi olarak belirlenmesine engel teşkil etmeyeceği çünkü tebliğ tarihini belirleme görevinin mahkemeye ait olduğu–
Borçlunun gelini ile birlikte aynı yerde oturduğuna dair tebligat evrakında herhangi bir şerh bulunmaması halinde, yapılan tebliğ işleminin 17. maddesine aykırı olacağı–
İhalenin feshi istemi, medeni usul hukuku anlamında «dava» olmayıp, «şikayet» niteliğinde olduğundan, «karşı taraf»ın ‘yanlış gösterilmiş’ veya ‘hiç gösterilmemiş’ olmasının şikayetin reddine neden olmayacağı—
Tebliğ tarihinde Almanya’nın Hannover kentinde yaşadığı bildirilen Türk vatandaşına, Hannover Başkonsolosluğunca gönderilen ihtarı içeren bildirim yazısının Alman mevzuatına göre muhatap Türk vatandaşına tebliğ edildiğinin belgelendirilememiş olması nedeniyle kendisine yapılması istenen tebligatın, Tebligat Kanunun 25/a maddesine göre yapılmış olmaması nedeniyle usulsüz sayılacağı-
Tebligat Kanununun 17. maddesi gereği ‘muhatabın daimi memur ve müstahdemi’ sıfatını taşımayan bir kişiye ‘sigortasız işçi çalıştırılabileceği’ gerekçesiyle tebligat yapılmayacağı–
Borçlunun gerçek adresini bilen veya bilebilecek durumda bulunan alacaklının, Tebligat Kanununun 35. maddesinden yararlanamayacağı–
Ayrıca adres araştırılması yapılmayarak, tebligat kanununun 28. maddesine aykırı şekilde sadece gazete ilanıyla yetinilerek ilanen tebligat yapılamayacağı–
Şikayetçi borçluya, diğer borçlunun işyeri adresinde ve diğer borçlu imzasına yapılan ödeme emri tebligatının, Tebligat Kanununun 39. maddesi uyarınca geçersiz olacağı–