Tebliğ tarihinde yurt dışında olduğu bildirilen kişinin yurt dışı adresi tespit edilerek bu adrese Tebligat Kanunun 25/a maddesi çerçevesinde tebligat yapılması gerekeceği-
Borçlu adına borçlunun işyerinde tebligatı alan kişinin, borçlunun “sigortalı çalışanı” olmayıp, “birlikte çalıştığı daimi memuru veya müstahdemi” olduğu da ispatlanamamış olması halinde, ödeme emri tebligatının usulüne uygun yapılmış sayılmayacağı–
Borçluya gönderilen ödeme emrinin tebliğ edilmeden iade edilmiş olması halinde Tebligat Kanunu 32. maddesinin uygulama alanı bulamayacağı, çünkü bu maddenin uygulanabilmesi için muhataba usulsüz de olsa bir tebligat yapılmış olması gerektiği–
İlamdaki vekalet ücretinin vekil ile asil arasındaki iç ilişkiyi ilgilendirdiği, vekilin ancak alacaklı asil adına vekalet ücretini borçludan isteyebileceği–
Borçluya yapılan tebligatta ‘muhatabın tebliği sırasında o yerde bulunmadığına’ dair bir kayıt yer almaması halinde, yapılan tebligatın usulsüz olacağı–
Şikayetçi Üniversitesi Vakfına (adreste bulunan muhatabın muhasebecisine yapılan tebligatın usulsüz olduğu (Teb. K. mad.12-13; Teb. Tüz. mad. 17 ve 18)- Borçlunun (vekilinin) icra mahkemesine verdiği dilekçede “gecikmiş itirazdan” söz etmesinin sonuca etkili olmadığı, çünkü HMK’ nın 33. maddesi gereğince hukuki sebebi ve uygulanacak yasa maddesini belirlemenin hakimin görevine giren bir konu olduğu; ödeme emrinin tebliğindeki usulsüzlüğün gecikmiş itiraz nedeni olarak kabul edilemeyeceği, tebligatın usulsüz olarak yapılmış olduğu sonucuna varılması halinde Tebligat Kanunun 32. maddesi çerçevesinde tebliğ tarihinin düzeltilmesiyle yetinileceği-
Tebligat Kanununun 16. maddesindeki “birlikte oturan ailesi efradı” şeklindeki ibare “aynı konutta oturan kişiler” şeklinde –4829 sayılı Kanunla- değiştirilmiş olduğundan, muhatap adına tebligat yapılacak olan “aynı konutta oturan kişiler”in ‘aile fertleri’, ‘yakın ve uzak akrabaları’ veya ‘hizmetçileri’ olabileceği gibi, ‘bu kimseler dışında kalan ancak muhatapla birlikte oturan diğer kimseler’de olabileceği–
Hükmi şahıslar adına kendilerine tebligat yapılacak kimseler herhangi bir sebeple mutad iş saatlerinde iş yerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacakları bir halde oldukları takdirde, tebligatın orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılabileceği–
Yargılamanın (icra takibinin) sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, itirazların yapılabilmesi, davanın (takibin) süratle sonuçlandırılabilmesi, öncelikle tarafların duruşma gününden (yada icra takibinden) haberdar edilmesi ile mümkün olacağı, kişinin hangi yargı merciinde duruşması bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların (taleplerin) nelerden ibaret olduğunu bilmesi, Tebligat Kanununda ve Tüzüğünde açıklanan usule uygun tebligat yapılması ile sağlanabileceği; Tebligat Kanunu ile Tebligat Tüzüğünün tamamen şekle ilişkin kurallar içerdiği, bu nedenle usulsüz tebligat yapıldığı iddiasında bulunulduğunda hakimin tebligat yapılan kişinin şirketin yetkili temsilcisi olup olmadığını yöntemince araştırmasının gerektiği-