Tebligat Kanununun 17. maddesinin, gerçek kişilere, onların işyerlerinde yapılacak tebligatlarda uygulanabileceği–
Borçluya gönderilen ödeme emrinin tebliğ edilmeden iade edilmiş olması halinde Tebligat Kanunu 32. maddesinin uygulama alanı bulamayacağı, çünkü bu maddenin uygulanabilmesi için muhataba usulsüz de olsa bir tebligat yapılmış olması gerektiği–
Tebliğ işleminin usulsüz olarak yapılmış olduğunun saptanması halinde mahkemece ‘tebliğ tarihinin Tebligat Kanununun 32. maddesinde gözetilerek düzeltilmesine’ karar verilmesi gerekeceği–
Vekil ile takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılması gerekirken icra emrinin borçlu asile tebliğ edilmesinden sonra, borçlu vekilinin yasal süresi içinde icra mahkemesine başvurarak ‘tebligatın asile gönderildiği’nden bahisle ‘icra emrinin iptali’ istemi yanında ‘borcun esası ile ilgili itirazlarını da ileri sürmüş olması halinde’ adı geçen vekilin ‘tebligatın usulsüzlüğü nedeniyle icra emrinin iptalini’ talep etmesinde hukuki yararın kalmamış olacağı–
Şikayetçi borçluya, diğer borçlunun işyeri adresinde ve diğer borçlu imzasına yapılan ödeme emri tebligatının, Tebligat Kanununun 39. maddesi uyarınca geçersiz olacağı–
Borçlu yerine tebligatı alan kişinin, takipte ‘taraf sıfatı bulunmadığından yapılan tebligatın usulsüzlüğünü ileri süremeyeceği, çünkü ‘tebligatın usulsüzlüğü’ ve ‘tebliğ tarihinin düzeltilmesi’ ile ilgili başvuruları ancak tebligatın muhatabının ileri sürebileceği–
Alacaklı tarafından borçlu anonim şirket aleyhine başlatılan genel haciz yolu ile takipte örnek 49 ödeme emrinin borçlu şirketin adresinde büroda görevli işçisi Hanifi Çakmak' a tebliğ edildiği, tebligatın usulsüzlüğünü öne sürerek İcra Mahkemesine başvuruda bulunan kişinin ise TTK' nun 317 (şimdi; Yeni TTK. mad. 365) ve müteakip maddelerinde belirtilen temsile yetkili olmayan şirket hissedarı M. B. olduğu, onun tarafından açılmış olan bu davaya şirketi temsile yetkili olanlarca icazet verildiği de belgelendirilmeden mahkemece adı geçenin huzuruyla şikayetin sonuçlandırılmasının isabetsiz olacağı-
Borçlunu tebligatı yapıldığı tarihte il dışında olup, ne zaman döneceğinin belli olmaması halinde, borçlunun işyerinde bulunan daimi memur ve müstahdemlerinden birisine Tebligat Kanunun 17. maddesine göre tebligat yapılamayacağı (Tebligat Kanununun 17. maddesi uyarınca borçlu yerine onun daimi memur ve müstahdemlerine tebligat yapılabilmesi için, muhatabın o sırada iş yerinde bulunmaması ve geçici olarak başka yere gitmiş olması gerektiği)–
Borçlunun (vekilinin) icra mahkemesine verdiği dilekçede “gecikmiş itirazdan” söz etmesinin sonuca etkili olmadığı, çünkü HMK’ nın 33. maddesi gereğince hukuki sebebi ve uygulanacak yasa maddesini belirlemenin hakimin görevine giren bir konu olduğu; ödeme emrinin tebliğindeki usulsüzlüğün gecikmiş itiraz nedeni olarak kabul edilemeyeceği, tebligatın usulsüz olarak yapılmış olduğu sonucuna varılması halinde Tebligat Kanunun 32. maddesi çerçevesinde tebliğ tarihinin düzeltilmesiyle yetinileceği-
Tebligat Kanunu'nun 25/a maddesine göre tebligat yapılabilmesi için, muhatabın Türk vatandaşı olması gerekeceği-