Savacılar dava dilekçelerine kroki ekleyerek maliki oldukları 1508 nolu parselin doğusunda bulunan 2187 m2’lik bir kesimin dava konusu edildiği bildirilerek davalarını kroki ile özgülediklerinden, mahkemece dava konusu yerin burası olduğu kabul edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Mal rejimi sözleşmesinin iptali istemine ilişkin olan davada, temyiz isteyen davalı tarafın kendisinin ya da işleminin harçtan istisna ve muafiyetinin bulunmadığı belirgin olduğuna göre; temyiz isteminin incelenmesi için direnme kararında hüküm altına alınan nisbi karar ve ilam harcının 1/4 oranında nispi temyiz karar harcının ve temyiz başvurma harcının tahsilinin gerekeceği-
Genel sudan yararlanmaya başlanıldığı tarihi belirlemenin mümkün olması halinde kadim yararlanmadan söz edilemeyeceği-
Davacı Hazine tarafından dava konusu parselle ilgisi olmadığı halde sehven oluşturulan 2-B tapusuna dayanılarak dava açıldığı, açıkça 6831 Sayılı Yasanın 1. maddesi uyarınca orman ve aynı yasanın 17/2. maddesi uyarınca orman içi açıklık iddiası ile açılmış bir dava bulunmadığı anlaşıldığından, yargılamaya hâkim olan ilkelerden HMK 26 ( HUMK 74 ) maddesinde düzenlenen taleple bağlılık ilkesi uyarınca, bu hususların re'sen gözetilemeyeceği, hazine tarafından her zaman orman ve 17/2 maddesine dayanılarak orman içi açıklık iddiasıyla dava açılabileceği-
Gerçekte satış olan işlemin sırf diğer paydaşların önalım haklarını kullanmalarının engellenmesi için trampa olarak gösterilmesi halinde kanunun dolanılmasının söz konusu olacağı ve bu hususun kanun tarafından korunmayacağı, davalı tarafından taşınmazda trampa yolu ile pay ediniminin muvazaalı olup, gerçekte satış işlemi ile pay edinildiği ve davacı yan yönünden önalım hakkının var olduğunun kabulü gerekeceği-
Bir taraf, vekilini azletmiş ve bunu vekiline bildirmiş olsa bile, vekilin azledildiği mahkemeye bildirilmedikçe, mahkeme ve karşı taraf için hüküm ifade etmeyeceğinden, Mahkeme ve karşı tarafın, usul işlemlerini (azledilmiş olan) vekile karşı yapmaya devam edecekleri-
Bağımsız bölümler fiilen de taksim edilip, yıllardır her paydaş kendi payını kullandığına ve davalının da davaya konu bağımsız bölümler üzerinde yıllardır herhangi bir hak talep etmediğine göre, artık bu bağımsız bölümlerde daha önceden paydaş olduğunu ve kendisine karşı önalım hakkının kullanılamayacağının ileri sürmesinin TMK’nun 2. maddedeki iyiniyet kuralı ile bağdaşmayacağı-
442 sayılı Köy Kanunu'nun 44. maddesi gözetildiğinde, dava konusu taşınmazı köyün satış yetkisi bulunduğundan mahkemece işin esasına girelerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Kira sözleşmeleri taraflarına şahsi hak sağladığından kiralayan her ne kadar kiralananı haksız şekilde bulunduran kişilere karşı fuzuli işgalleri nedeniyle müdahalelerinin önlenmesini ve tahliyesini isteyebilecekse de, kira alacakları yönünden muhatabı kiracı olduğundan ödenmeyen kira paralarını ancak kiracısından talep edebileceği,Kira parası dışında fuzuli şagilden de haksız işgal tazminatı almasının sebepsiz zenginleşmesine yol açacağı-
İmar ve ihya tek başına taşınmazın mülkiyetinin kazanılması için yeterli bir olgu olmayıp; 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17. maddesindeki yollama gereğince aynı Kanunun 14. maddesinde belirtilen zilyetliğin nizasız fasılasız ve malik sıfatıyla 20 yıldan fazla sürmesinin gerekeceği, 20 yıllık süre imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten itibaren hesaplanacağı-