Çeşmenin hukuki varlığının kabul edilebilmesinin 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/A maddesine göre köy tüzel kişiliği adına tescili halinde mümkün olacağı-
Davalı tarafın kullanmakta olduğu işyerinin bir bölümündeki dükkanların ön bahçesindeki faaliyetini ortadan kaldırmak, sınırlamak veya bu sonuçları doğuracak şekilde tedbir kararı vermek davalı tarafın ticaret özgürlüğünü kısmen ortadan kaldıran ve onun ticaretini sınırlayan telafisi mümkün olmayan durumlar yaratan bir uygulama mahiyetinde olup; yönetim planınca davalı tarafa tahsis edilen bahçedeki faaliyetin geçici olarak dahi durdurulmuş olmasının aşağıda değinilen mevzuat karşısında kabul edilemez bir uygulama olduğu-
5841 sayılı yasa ile değişik 3402 sayılı Kadastro Yasası’nın 12/3.maddesindeki hükmün iptal ve yürürlüğü durdurma kararları karşısında iptal edilen “iddia ve taşınmazın niteliğine yahut” ibaresi çıkarılmak suretiyle ; “...Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamayacağı ve dava açılamayacağı-
Antalya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1987/1192 Esas-1988/85 sayılı hükmen tescil kararının tapuya işlenmemiş olmasının mülkiyet hakkını ortadan kaldırmayacağı-
Mera komisyonunun tahsise ilişkin kararlarının, bunlara karşı 30 (otuz) gün içinde dava açılmaması nedeniyle kesinleşmesi; bu yerin mera vasfının kesinleştiği, başka bir yasal yolun kalmadığı anlamına gelmemekte; 21.maddede yer alan 5(beş) yıllık hak düşürücü sürede tespitlerden önceki hukuki nedenlere dayanılarak açılacak davada tahsis kararlarında belirtilen haklara yönelik iddiaların ileri sürülmesi ve mera belirlemesine karşı çıkma olanağının bulunduğu-
Muris muvazaasının, sahtecilik, vekâletin kötüye kullanılması iddiasına dayalı davaların, herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman açılabileceği tartışmasız olmasına rağmen, bu haller kadastro tespitinden önce ise ve 10 yıllık hak düşürücü süre geçmiş ise buna ilişkin itiraz ve davaların dahi dinlenemeyeceği-
Yapılan keşif, bilirkişi incelemesi ve tanık beyanları ile davacı tapuda trampa olarak gösterilen temlikin satış olduğunu kanıtlayamadığından ve satış dışındaki temliklerde önalım hakkı kullanılamayacağından mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
6099 sayılı yasanın amacı; Devletin Kadastroda kendisinin oluşturduğu tespit ve kayıtların yine kendisi tarafından iptali istendiğinde, kişiyi yargılama giderlerinden sorumlu tutmamaktadır; sonuç olarak hak düşürücü süreden davanın reddi halinde 6099 sayılı yasanın uygulanma olanağının bulunmadığı-
Davalı, tapu sicilinin güvenilirliği ve aleniyetinden istifade ederek sicilden edinen kişi konumunda olmayıp, sicilin dayanağı yok hükmündeki belgeden edinen ve ilk el konumunda bulunan kişi olduğundan, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı-
Davacılar, murisleri adına düzenlenmiş tapu tahsis belgesi ile murislerine ait olduğunu iddia ettikleri muhtesat bedellerini istediklerine ve muris A.K’ın, 15.06.1989 tarihinde ölmüş olup, geriye mirasçı olarak davacılardan başka M., A., F., A., Z. ve A. K. adlı mirasçıların da bulunduğu ve bu mirasçıların davada yer almadıkları tartışmasız olduğuna göre, olayda, elbirliği (iştirak) halinde mülkiyete dayalı istemin söz konusu olduğu-