Ortağın yenilik doğurucu nitelikteki istifa iradesini noter vasıtasıyla kooperatife duyurması ortaklıktan çıkmanın gerçekleşmesi için yeterli olup, yönetim kurulunun, istifanın kooperatifin tasfiye halinde olduğundan bahisle geçerli olmadığına dair kararının hukuki bir değeri bulunmadığından istifadan sonraki tarihlere dair aidat taleplerinden davalının sorumlu tutulamayacağı-
Zilyedin eşyayı kendi fiili hakimiyetinde bulundurma, ondan ekonomik bakımından faydalanma yetkisine sahip olduğu bu durumun doğal bir sonucu olarak eşyadan ekonomik olarak faydalanmasının engellenmesi halinde oluşan zararın müdahalede bulunanlardan karşılanmasını talep edebileceği-
Davalının bağımsız bölümünün balkonunun, projeye aykırı olarak kapatıldığının kanıtlandığı, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Yasasını 19. maddesi uyarınca mahkemece, dava konusu edilen balkonun eski hale getirilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Tahsisli mera olarak sınırlandırılan taşınmazların evvelinden özel şahıs tarafından nizasız, fasılasız, ekonomik amaca yönelik yirmi yılı aşkın zilyetlik ile kullanılması halinde bu taşınmazların senetsizden kazanıma konu olabileceğine ilişkin direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğu-
Kooperatif tarafından taşınmazın ortağa tahsisinin, mülkiyeti geçiren bir işlem olmayıp, kooperatifle olan iç ilişkide bir hak bahşeden ve koşulları oluştuğunda kooperatife karşı tapu iptal ve tescil talebinde bulunma hakkı yanında ortağa, tahsis hakkına karşı yapılan haksız saldırılarda üçüncü kişilere karşı, tahsis önceliğinin ve dairenin tespiti ya da müdahalenin men'i ve ecrimisil davası açmaya izin veren bir hak olduğu-
Davaya konu taşınmazla birlikte çevresinin orman parseli ile çevrili olduğu, 6831 sayılı Yasa’nın 17. maddesi kapsamında dört tarafı orman ile çevrili bu yerin orman içi açıklık konumunda bulunması nedeniyle, bu tür yerlerin zilyetlik yolu ile kazanılamayacağından ve özel mülk olarak tescil edilemeyeceğinden davacı Hazine’nin davasının kabulüne karar verilmesinin gerekeceği-
Tescile dayanmayan kazanımlarda tescil yapılmadığı sürece tasarruf işlemlerinin yapılamayacağı; çünkü taşınmazı tescilsiz iktisap eden kişinin, tapu kütüğünde malik olarak gözükmediği-
Gerçekte satış olan işlemin sırf diğer paydaşların önalım haklarını kullanmalarının engellenmesi için trampa olarak gösterilmesi halinde kanunun dolanılması söz konusu olur ki, bu hususu kanunun korumayacağı-
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 4/1.maddesi uyarınca her mahalle bir çalışma alanı olarak kabul edildiğinden, 100 dönümlük sınırın her mahalle için ayrı ayrı gözetilmesinin gerekeceği-
Dava konusu 37 parsel sayılı taşınmazla ilgili uygulama ve araştırmanın yapılmadığı; 53 ve 75 nolu parsellerin tarım arazisi niteliğinde olmayan ve zilyetlikle iktisapları mümkün olmayan yerlerden oldukları gibi; davalı lehine zilyetlikle edinme koşullarının da oluşmadığı; 33 ve 71 parsellerin yapılan keşif sonucunda dosyaya ibraz edilen fotoğraflardan ve bilirkişi raporundan tarım arazisi niteliğinde oldukları anlaşılıyor ise de, bu taşınmazların uzunca bir süre terk edildiği ve zilyetliği sonradan devralan kişinin eklemeli zilyetliğine değer verilemeyeceği, dolayısıyla bu taşınmazlar yönünden de davalı lehine zilyetlikle edinme koşullarının oluşmadığı-