Bozmaya uyulmakla kural olarak yanlar yararına usuli kazanılmış hakların oluştuğu, o halde, davalının yaptığı faydalı giderler ve ödenen bedel için davalı yararına hapis hakkı tanınmak suretiyle müdahalenin men'i davasının kabulünün gerektiği-
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu bölgede orman kadastrosu yapılmadığı hususunun tartışmasız olduğu, bu durumda bir yerin orman sayılan yerlerden olup olmadığını serbest orman mühendisleri aracılığı ile belirlenmesinin gerektiği, bu belirlemede getirtilecek memleket haritası, mevcut hava fotoğrafları ve amenajman planlarından yararlanılmasının icap edeceği-
Arsa sahibinin yapılan inşaata ses çıkarmamış olmasının, MK. 724’de öngörülen iyiniyet koşulunun gerçekleşmiş sayılması için tek başına yeterli olmadığı-
Olayda davalı taraf tapu kaydına dayanamadığına göre taşınmazın özel orman olduğunun kabul edilmesinin mümkün olmadığı, 3402 sayılı Kanun’un 18. maddesi hükmüne göre ormanların zilyetlikle kazanılamayacağı-
Vekil ile sözleşme yapan (vekil edenin taşınmazını tapuda satın alan) kişinin, MK. 3 anlamında iyiniyetli olması (vekilin, vekalet görevini kötüye kullandığını bilmemesi veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak bulunmaması) halinde, vekil ile yaptığı sözleşmenin geçerli olacağı ve vekil edeni de bağlayacağı, ancak üçüncü kişinin vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde hareket etmiş olması halinde, vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmayacağı - “Vekalet görevinin kötüye kullanılması” hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davalarında, “davalılar arasında el ve işbirliği bulunup bulunmadığı” hususunun araş-tırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği - Vekilin, vekaletnameye dayalı temsil yetkisini kasden vekalet verenin zararına, kendi-sinin ya da işbirliği yaptığı başka bir kişinin yararına kullanması halinde, yapılan işlemin temsil yetkisinin sınırları içinde kalsa dahi, vekalet vereni bağlamayacağı-
Kamu malı niteliğinde bulunan mer'alar herhangi bir nedenle zuhulen tescil edilse dahi temelde kamu malı olmaları nedeniyle özel mülkiyete konu olamama hukuksal niteliklerinin değişmeyeceği, o nedenle de, bu tür bir yerin gerçek şahıs adına tescil edilmiş olması karşısında ilgili kamu tüzel kişiliğince açılacak iptal davasının 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi olmayacağı-
Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlığın, vergi kaydı miktar fazlası olan dava konusu taşınmazlar yönünden zilyetlikle kazanma şartlarının oluşup oluşmadığına ilişkin olduğu, orman tahdidinin kesinleşmiş olmasının değişebilir nitelikteki vergi kaydı sınırlarını sabit hale dönüştürmeyeceği, vergi kaydı ve orman tahdidi dışında kalan arazi tahdidinin, kesinleşme tarihinden itibaren özel mülkiyete konu olabileceği, orman tahdit tarihinden önceki zilyetliğin hukukça bir anlam ve değer taşımayacağı-
Davacı yanın, işin başından beri sözlü anlaşma ile öngörülen haklarını elde etmeyi amaçladığı, burada yargıcın somut olayın kendine özgü özelliğini gözönünde tutarak istek sınırları içinde kalmak koşuluyla Anayasa ve yasalar çerçevesinde uyuşmazlığın adaletli ve hak dengesini sağlayacak biçimde çözüme ulaştırmasının en doğru yol olduğu, bunun içinde davalı kooperatiften davacının elde etmeyi amaçladığı sözlü ön anlaşma koşullarını kabul edip etmediğinin sorulmasının, kabul etmesi halinde işin iyi niyet kurallarına göre davacı tarafı da bağlayıcı niteliği bulunan anılan çerçevede karara bağlanmasının aksi takdirde tümden iptal ve tescile hükmolunmak suretiyle sonuçlandırılmasının gerekeceği-
Davanın, zilyetliğe dayalı, tapu iptali ve tescil istemesine ilişkin olduğu, dava konusu taşınmaza ait tapulama tesbitinin 14.4.1978 tarihinde kesinleştiği, temyize konu tapu iptal davasının ise, 28.1.1987 tarihinde açıldığı, bu itibarla yerel mahkemenin davanın yasal süresinde açıldığına dair direnmesinin yerinde olduğu-