Tapu iptali ve tescil istemi ile açılan davalarda husumetin kayıt malikine yöneltilmesinin asıl olduğu, uyuşmazlığın niteliğine göre davada eski malik Belediye’ye husumet düşmeyeceği, yerel mahkemenin davalılardan Belediye yönünden davanın husumetten reddine dair direnmesinin doğru olduğu-
Suyun kaynağı üzerinde kadim hakkı bulunmayan kişilerin sularının kesilmesi üzerine, suyun kaynağına elatamayacakları-
Sulh gereğince taşınmazın H. K. mirasçıları adına tapuya tesciline karar verilmesi gerekirken, sulhun tesbitinden sonra yapıldığından söz edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-
Başkasının taşınmazı üzerine söğüt ve kavak ağacı diken kişinin bunları kesip götürebileceği gibi, taşınmaz malikinin de bunların kesilmesini isteyebileceği –
Tecavüz edilen arsayı sonradan iktisap eden kişinin MK.nun 1023. maddesine dayanamayacağını ve “tapu kütüğünde yer almayan bir husu-sun kendisine karşı etkili olamayacağını” ileri süremeyeceği- (MK.nun 725. maddesinden kaynaklanan ve eski malike karşı kullanılması müm-kün olan hakkın, taşınmaza daha sonra malik olana karşı da ileri sürülebileceği) (MK. 725 hükmünün, MK. 684 de düzenlenmiş olan «bütünleyici (tamamlayıcı) parça» kuralına istisna teşkil ettiği, MK. 725’deki koşulların gerçekleşmesi halinde, taraflar arasında bir «eşyaya bağlı borç» ilişkisinin doğacağı)-
Kurumun, adına irtifak hakkı tesis ettirmedikçe, davalı aleyhine açacağı, yıkım isteğini de kapsayan, elatmanın önlenmesi davasının dinlenmesine olanak bulunmadığı, bu durumda, mahkemece, uyuşmazlığın niteliği gözetilerek davacı Kurum’a, lehine irtifak hakkı tesisi sağlamak üzere önel verilmesinin ve sonucuna göre davada bir çözüme ulaşılmasının gerektiği-
Davacı Hazine’nin, tapulamaca vergi kaydı, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ve paylaşma sebebiyle davalı adına tesbit edilen dava konusu taşınmazın, orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğunu ileri sürerek, bu yerin Hazine adına tesciline karar verilmesini istediği, orman tahdidi ile 2/B uygulaması ile orman dışına çıkarma işlemlerine ait tutanaklar ve dayanağı haritaların uygulanmasının serbest orman mühendisleri aracılığı ile yapılması gerektiğinin de kuşkusuz olduğu-
Özel daire bozma kararının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 1617 sayılı Yasa ile değişik Tapulama Kanunu’nun 33/son maddesine göre, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşlık, delicelik ve çalılık gibi yerlerin kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla mülk edinilmesine olanak yokken, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17. maddesi hükmüne göre imar ihya yolu ile bu tür taşınmazların da mülk edinilmesine imkân tanındığı, ayrıca, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun geçici 4. maddesine göre de anılan kanun hükümlerinin görülmekte olan davalarda da uygulanacağının hükme bağlandığı-
Yerel bilirkişinin “tapu buraya uyar, uymaz” gibi soyut sözlerinin tapu kaydının kapsamını belirlemeye yeterli olamayacağı, davanın, tapuya dayalı el atmanın önlenmesi isteğine ilişkin olduğu, davalı tarafın da yine tapu kaydı ile davaya karşı çıktığı, kesinleşen bu mahkeme ilanının HUMK.’nun 295. maddesi gereğince kesin delil teşkil edeceği-
Davanın, kadastro tespitine itiraz olduğu, dava konusu taşınmazların, tarafların müşterek miras bırakanı Durmuş’tan kaldığı, ancak, kendisine satış yapılanlardan murisin oğlu H.’in muristen evvel bekar ve çocuksuz olarak öldüğünün, tanık beyanlarından anlaşıldığı, bu durumda, mirasçılar arasında bir taksim yapılmamış ise, davacıya pay düşeceğinin kuşkusuz olduğu, 3402 sayılı Yasa’nın 30/2 maddesi hükmü gereğince, gerçek hak sahibinin mahkemece araştırılıp belirlenmesinin zorunlu olduğu-