Mera köy orta malı, bir yerin mer’a olarak kabulü için, o yerle ilgili yetkili makamlarca verilmiş mer’a tahsis kaydının bulunmasının, olmadığı takdirde başlangıcı belli olmayan bir zamandan beri ve de eylemli olarak mer’a şeklinde kullanılmış olmasının gerekeceği, mer’a ile ilgili davalarda dinlenecek bilirkişi ve tanıkların davanın sonucunda yararı bulunmayan komşu köy veya köylerden gösterilmesinin gerektiği, vergi kayıtlarının salt vergi kaydında bir yönde mer’a sınırının gösterilmiş olmasının, diğer kanıtlarla veya eylemli olarak doğrulanmadıkça o yöndeki taşınmazın mer’a olarak kabulüne yeterli olmayacağı-
Haklı bir nedene dayanmaksızın davacı taşınmazına el attığı iddia edilen davalının dava dilekçesinde ileri sürülen bu hususu inkar durumuna düşmüş olması dolayısıyla taşınmazda tasarrufunun haklı nedene dayandığı itirazının inkar hududu içerisinde kaldığının kabulü gerekeceği-
«Muris muvazaası» nedeniyle açılan iptal davasının olumlu sonuç-lanabilmesinin, muris tarafından yapılan temlikin, davacı mirasçıyı miras hakkından yoksun bırakmak ve ondan mal kaçırmak amacıyla yapıl-mış olduğunun kanıtlanmasına bağlı olduğu -
Vekaletnameye dayalı temsil yetkisinin (vekalet görevinin) vekil tarafından, vekalet verenin zararına, kendisinin veya işbirliği yaptığı başka birisinin yararına kullanılması halinde, yapılan işlemin (satış, kira vb.) vekil edeni bağlamayacağı çünkü vekilin (ve onunla işbirliği halinde olan üçüncü kişinin) «objektif iyiniyet kuralları»na (MK. 2) aykırı hareket etmiş sayılacağı –Vekalet verene ait çekişmeli taşınmazı değerinden çok düşük bir bedelle satın alan kişinin iyiniyetli sayılamayacağı– Vekaletin kötüye kullanması nedeniyle açılan iptal ve tescil davalarının zamanaşımı ve hak düşürücü sürelere bağlı olmadığı– Vekaletnameye dayalı temsil yetkisinin (vekalet görevinin) vekil tarafından, vekalet verenin zararına, kendisinin veya işbirliği yaptığı başka birisinin yararına kullanılması halinde, yapılan işlemin (satış, kira vb.) vekil edeni bağlamayacağı çünkü vekilin (ve onunla işbirliği halinde olan üçüncü kişinin) «objektif iyiniyet kuralları»na aykırı hareket etmiş sayılacağı-
Dava konusu taşınmaza ait tapulama tesbitinin 1959 yılında kesinleşmiş ve geometrik şeklinin belirlenmiş bulunmasına; davacının ileri sürdüğü savıyla taşınmazda mülkiyet değişikliğinin gerçekleştirilmek istenmesinin açık olmasına ve bu durumda uyuşmazlığın 3402 sayılı Yasanın 41. maddesi uyarınca çözüme ulaştırılmasının mümkün bulunmamasına göre, direnme kararının bozulmasının gerektiği-
1.10.1966 tarihinden önce ilerde devlete geçeceği düşünülerek Suriye uyrukluların mallarının denetim altına alındığı, açıklanan bu açık maddi olgu karşısında artık çekişmeli taşınmazlar üzerinde kazandırıcı zamanaşımı süresince tasarruf eden kişinin zilyetliğinde Medeni Kanun’un 639/1. maddesindeki “malik sıfatı ile zilyet olma” unsurunun bulunduğundan söz edilemeyeceği, bu kişinin olsa olsa “Hazine şagili“ durumunda olduğu, devletin vaziyet ettiği, hakimiyet altında bulunduğu taşınmazlara kişinin malik sıfatı ile zilyet bulunmasına yasal olanak bulunmadığı, ayrıca devletin kontrolü altına aldığı, mülkiyeti henüz geçmese dahi bir oranda sahiplendiği bir taşınmaz üzerindeki kişinin zilyetliğinin “çekişmesiz ve aralıksız” olma niteliğini de yitireceği-
Mahkemece her ne kadar M.K. nin 650. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmesi nedeniyle davanın kabulüne karar verilmişse de, esasen bina mevcut olup binada değişiklik ve ilave tesis yapılmasının temliken tescil hakkı bahsetmeyeceği ve M.K.’nun 650. maddesinde öngörülen sübjektif unsurun gerçekleşmediği cihetle davanın kabulüne olanak olmadığı-