Zarar gören bu üçüncü kişi yani davacı kiracı ile davalının akidi kiralayanlar arasında kira sözleşmesi olup, bu sözleşmenin dolabın monte edildiği taşınmazın kullanılması yanında hatalı monte edilen dolabı kullanma hakkını da içinde barındırdığı, dolayısıyla davalının davacının kullanımına sunulan mutfak dolabının ayıplı montajından kendi akidi daire sahiplerine karşı sorumlu olduğu ölçüde onların akidi sıfatıyla geçerli bir hukuksal ilişkiye dayanarak kullanan davacıya karşı da sorumlu olacağı, her iki bakış açısından bakıldığında da, somut olayda söz konusu olanın; davalı tarafça yapılan montajın ayıplı olması sebebiyle davacının monte edilen dolap dışında kendisine ait mal varlıklarında gerçekleşen azalma olacağı, bu özellik karşısında davalının ihmali kusur taşıdığı iddia edilen montaj işlemi ile davacının zararı arasında uygun nedensellik bağı olduğu gibi davacının eldeki davayı açmada hukuki yararının da bulunacağı-
Kural olarak yeni dönem kira parasının, ya taraflarca sözleşme yapılmak suretiyle ya da mahkemece açılacak bir kira parasının tespiti davasının sonucunda belirlenerek tarafları bağlayıcı bir hukuki sonuç doğuracağı, diğer bir deyişle tek taraflı irade beyanıyla kira parasının belirlenmesinin mümkün olmayacağı, ancak bu irade beyanının karşı tarafa ulaşması ve karşı tarafın bunu kabul etmesi halinde akdi ilişkinin (kira parasına ilişkin olarak) kurulmuş olacağı-
Bakım borçlusunun, bakım alacaklısından önce ölmesi halinde, da- ha sonra bakım alacaklısının ölümü üzerine, mirasçılarının bakım borç-lusunun mirasçıları hakkında -bakım alacaklısından kalan taşınmaza ilişkin- elatmanın önlenmesi davası açamayacakları–
Kusurun ve zarar miktarının takdiri hususundaki kararın, diğer söyleyişle fiilin işlendiği sabit olduğu halde kusurluluğa ya da kusursuzluğa ilişkin saptamanın tek başına Hukuk Hakimini bağlamayacağı-
Davacı isteminin açıklanan içeriği de gözetilerek, isteğe uygun bir oranlama yapılmak ve manevi tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak ilkeleri düzenleyen Borçlar Kanunu’nun 49/2. maddesi hükmü dikkate alınıp, tarafların sıfatları, işgal ettikleri makam, ekonomik ve sosyal durumları değerlendirilerek; ve nihayet, manevi tazminatın, kişilik hakları saldırıya uğrayanı manevi huzura kavuşturma amacını taşıdığı,bir ceza niteliğinde olmadığı da gözden uzak tutulmayarak, ortaya çıkacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekeceği-
Savunma hakkının 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddesinde, “herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir...” biçiminde düzenlendiği, görüldüğü gibi iddia ve savunma hakkının kullanılmasının ancak, meşru vasıta ve yollardan yararlanmak suretiyle olması gerekeceği, tarafların yargı mercileri önünde iddia ve savunmalarını hiçbir endişeye kapılmadan serbestçe yapmalarının gerekeceği, bir davanın görülmesi sırasında taraflar veya vekillerince mahkemeye verilen dilekçelerde kullanılan sözlerin, kişisel hakları zedeleyici nitelikte bulunsa dahi iddia ve savunma sınırları aşılmış olmadıkça BK. 49. maddesi (şimdi; TBK. mad. 58) kapsamına giren bir haksız eylem olarak nitelendirilemeyeceği, ancak, savunmanın konusu dışında kalan ve savunma hakkı ile hiçbir ilgisi bulunmayan, hakareti kapsayıcı sözlerin bu kuralın sınırı dışında kalacağı-
Davalılardan Talat Efendioğlu’nun, kazaya neden olan 48 KK 817 plakalı Jeep tarafından su taşınmakta olan inşaatın taşeronu olduğu, inşaat sahibi ve dolayısıyla istihdam eden durumunda bulunmadığı, bu durumda, davaya konu borçtan müteselsilen sorumlu tutulmasına hukuken olanak olmayacağı-
Davalıların ihtarname tebliği üzerine davacı idarenin takdir etmiş olduğu yeni dönem kira parasını idariye ait vezneye (65.000.000 TL.) olarak yatırmış bulundukları, ayrıca, hükümden sonra kira tenzil davası açarak sözleşmenin sürdürülmesi konusundaki iradelerini tartışmasız bir biçimde ortaya koymuş bulundukları-
İcra dosyasına yatırdığı kira parasının kiralayana ödenmesini verdiği dilekçe ile önleyen (kayıtsız şartsız kira parasını icra dosyasına yatırmamış olan) kiracının temerrütten kurtulmuş olmayacağı
Dinlenme, gezi, kültürel etkinlik amacıyla gidilen yabancı bir ülkede eşyalarının kaybından sonra daha ilk günden üzerlerindeki giysilerle kalan davacıların, opera, bale gibi özel kıyafetler gerektiren faaliyetlere katılmayı amaçladıkları ve yaşadıkları elem ile ızdırap gözönünde tutulduğunda manevi tazminata hak kazandıklarının kabulünün gerekeceği–