Kira tesbit ilamlarının kira tesbitine ilişkin hükmünün icraya konulabilmesi için 12.11.1979 tarih ve 1979/1-3 sayılı içtihadı birleştirme kararı gereği kesinleşmesi gerekir ise de, edaya dair bölümü olan yargılama giderleri için ilamlı takip yapılabileceği ve karar kesinleşmeden icraya konulabileceği Dairemizin istikrarlı uygulaması gereği olduğundan şikayetin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Yaşam hakkının, kişinin vazgeçilmez temel haklarından bulunduğu ve Anayasal teminat altına alındığı, bu bağlamda davacı kurum çalışanlarının da hastaların sağlığa kavuşturulmasında gerekli özeni göstermesinin gerekeceği, davacı kurumda baş eczacı olarak çalışan davalının, kurum doktorlarının hastalar için gerekli görüp yazdığı reçetelerde yazılı ilaçları aldığı, bu arada hastaların ihtiyacı için 1900’ü aşan ilaçların alımlarının gerçekleştirildiği, davacı kurumca ilaç fiyatlarının sık sık değiştirildiği, davalının çok az sayıda ilaç yönünden genelge dışına çıkarak diğerlerine oranla biraz daha fiyatlı ilaç alımları yaptığı anlaşılmakta ise de, yukarıda anılan insani ilkeler çerçevesinde hareket ettiği, kurumu zarara uğratacak kastının bulunmadığı sonucuna varılmış olmakla belirtilen gerekçelerle doğru bulunan yerel mahkeme kararının onanması gerekeceği-
Komşuluk hukukuna aykırılık oluşturan durumlarda, yerinde keşif-le zararların giderilmesi için alınması gereken önlemler tespit edilip, bunlardan en adil olanına hükmedilmesine, sosyal ve ekonomik çıkarların tamamen ortadan kaldırılması sonucunu doğuracak şekilde ‘işyeri-nin (fırının) faaliyetinin durdurulmasına" karar verilmemesi gerekeceği-
Tazminat ilkelerinde asıl olanın, gerçek zararın tazmin edilmesi olduğu, yabancı para borcu sözleşmeden doğabileceği gibi, haksız fiil, sebepsiz zenginleşme v.b. nedenlerle de doğabileceği, bu hallerin varlığı, yani alacağın yabancı para bazında doğduğu kanıtlandığı hallerde, alacaklının talebini BK.nun 83. maddesi gereğince yabancı para olarak yapmasında bir engelin bulunmadığı, davacı eserlerinin müzayede salonlarında yabancı para üzerinden etiketlendirildiği ve yabancı para birimi ile alınıp satıldığının yeterince kanıtlandığı, kaldı ki, davalı tarafından temyiz edilmeyen mahkeme karar gerekçesinde de, davacının her bir eserinin rayiç değerinin 2500 USD olduğu esasen kabul edildiği, bu durumda mahkemece, maddi tazminat hesabının talep gibi yabancı para üzerinden hesaplanmasının ve hüküm altına alınmasının gerekeceği-
Davalı Belediye Başkanının eyleminin salt kişisel kusura bağlı haksız fiil mahiyetinde bulunmadığı, ancak hiçbir yasal nedene dayanmadan davacıya ait duvarın yıktırılması ile oluşan zararın -dava tarihi esas alınarak- hesaplanacak objektif değerinin davalılardan tahsilinin zorunlu olduğu, zira, davacı yıktırılan bahçe duvarının yeniden yaptırılarak eski haline getirilmesini bu mümkün olmadığı takdirde rayiç değerinin (ifa menfaatinin) ödenmesini talep etmiş olup, tazminat hukukunun ana ilkesinin, gerçek zararın dava tarihine göre hesaplanıp ödetilmesi olduğu-
«Taşınmazı (taşınırı) ihalede satın almış olan alıcı» ya da ihalenin feshi olması nedeniyle alacağını geç alan alacaklıların (satılan taşınmazın paydaşlarının) ihalenin feshi davası açan kişi aleyhine «taşınmazın (taşınırın) teslimini gerektirmek amacı ile, kötü niyetle ihalenin feshi davası açtığını» kanıtlayarak -BK. 41 (şimdi; TBK. mad. 49) vd. göre- tazminat davası açabilecekleri—
Ruhsatnamede yazılı alanda, yer altı ve yer üstündeki madenlerin saptanması ve koşulları oluştuğunda onları belli bir süre işletme hakkı veren maden arama ruhsatında ve buna bağlı olarak yapılan kira sözleşmesinde açıkça yazılı olmayan ve davalılarca fiilen çalıştırıldığı saptanan kum ocağınıda kapsadığı anlamını çıkarma olanağının bulunmadığı, o halde davalıların buradan kum çıkarmak için ruhsatname almadıklarının ve bu amaçlı kiralama yapmadıklarının kabulü gerekeceği, hal böyle olunca, önceki kira aktinin sona erdiği tarihten itibaren dava tarihine kadar çıkarılan kumun, uzman bilir kişiler huzuru ile yapılacak keşifle fenni ve bilimsel ölçülere göre saptanıp dava tarihine göre rayiç fiyatı üzerinden belirlenecek gerçek zararın hesaplattırılarak yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline kararı verilmesi gerekeceği-
Zararın idari bir işlem ve eylemden doğması halinde, idari yargıda açılacak davada istenmesinin mümkün olacağı, oysa, olayda BK. 41. maddesine (şimdi; TBK. mad. 49) dayanılarak maddi, manevi tazminat istendiği, uyuşmazlığın idari bir eylemden değil, haksız fiil iddiasından kaynaklandığı, haksız fiil niteliğindeki eylem nedeni ile uğranıldığı ileri sürülen zararın giderilmesi istemi ile açılan davanın adli yargı yerinde çözüme kavuşturulacağı-
Davacının dava dışı G.’la gelişen ilişkileri içinde G.’ın kredi kartını kullanmasında kendine düşen özen borcunu ve yükümlülüklerini yerine getirmediği, o nedenle müterafik kusuru bulunduğu belirlendiğinden, davalının sorumluğundan BK. mad. 44 (şimdi; TBK. mad. 52) uyarınca indirim yapılması gerekeceği-
Yüksek Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun idari tahkikat niteliğindeki kararların hukuki etkisi yönünden değerlendirildiğinde Borçlar Yasasının 53. maddesinin kıyas yoluyla uygulanamayacağı-