Alacaklının duçar olduğu zarar geçmiş günler faizinden fazla olduğu surette borçlu kendisine hiçbir kusur isnat edilemeyeceğini ispat etmedikçe bu zararı dahi tazmin ile mükellef olacağı, kanun koyucunun para borcunun geç ödenmesi halinde bir zararın mevcut olduğunu kural olarak benimsediği, bu zararın tazmininin 2 bölümde düşünüldüğü, birinci bölüm; ispat edilmeden tahsili talep edilecek zarar miktarıdır ki, bunun temerrüt faizi olduğu, diğer bir deyişle temerrüt faizi miktarınca alacaklının zarara uğradığının yasal bir karine olarak kabul edildiği, bunun dışında davacının herhangi bir karineden istifade etmek olanağının yasal olarak mevcut olmadığı, davacının; temerrüt faizini aşan bir zararının mevcut olduğunu kanıtlamadığı, yüksek enflasyonun, serbest piyasada faiz oranının yüksek oluşunun davacıyı ispat yükümlülüğünden kurtarmayacağı-
Kira sözleşmesinin ,kira süresinin bitiminden önce kiracı tarafından haklı bir neden olmaksızın feshedilmesi durumunda, kural olarak, kiracının, kalan süreye ait tüm kira parasından sorumlu olacağı, ne var ki, kiralayanın da, Borçlar Kanunu’nun 98. maddesi (şimdi; TBK. mad. 114) yollamasıyla, aynı Kanunun 44. maddesi (şimdi; TBK. mad. 52) uyarınca, zararın artmasını önleyecek tedbirleri almakla, eş söyleyişle, kiralananın aynı koşullarla yeniden kiralanması için gereken çabayı göstermekle yükümlü olacağı, feshin haklı olmadığının kanıtlanması durumunda, kiracının, ancak, bu yöndeki inceleme sonucunda belirlenecek makul süreye ait kira parasından sorumlu tutulabileceği-
Alacağı yabancı para olarak tahakkuk etmesine rağmen, tercihini TL. üzerinden yapan ve böylece, yasanın kendisine tanıdığı avantajlı seçimlik hakkı kullanmayan alacaklının, sonradan bu tercihinden dönerek, TL. alacağı varmış ve bunun geç ödenmesi nedeniyle munzam zararı oluşmuşçasına tazminat isteminde bulunmasının olanaklı olmayacağı-
Temerrüt faizini aşan zarar somut olarak kanıtlanamamışsa iddia başka bir yolla, uyuşmazlıkta olduğu gibi -faiz geliri beklentisi ile- ispat edilmesinin kabul edilemeyeceği, bu nedenle davacı zararının bazı varsayımlarla gerçek kabul edilmesinin yasanın amaçladığına aykırı olacağı-
Her ne kadar taraflar arasındaki kira sözleşmelerinde, depozito bedelinin muhtemel hasar ve kiracının ortak gider borçlarına karşılık olarak alındığı, bunun hiçbir şekilde kira bedeline karşılık olmadığı belirtilmiş ise de; bu hükümle, sadece tahliyeden önceki döneme ait kira borçlarının depozito parasından karşılanamayacağının kararlaştırılmış olacağı; somut olayda kiracının kiralananı kira süresi bitmeden ve haklı bir neden de olmadan tek taraflı olarak tahliye ettiğinin sabit ve davalı kiralayanın takas mahsup isteminin de tahliyeden sonraki dönemin kira paralarına ilişkin bulunacağı-
Sözleşmede, davalı kiralayanların imzalarının bulunmadığı ihtilafsız ise de, kira sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekil şartına bağlı olmadığından imza eksikliğinin sözleşmenin geçersizliği sonucunu doğurmayacağı, kaldı ki, sözleşme davacı şirket tarafından kiracı sıfatıyla imzalanmış olup, davacının bu imzayla ve sözleşmedeki hükümlerle bağlı olacağı-
Temerrüt faizinin, para borçlarının öngörülen sürede ödemede bulunmayan borçlunun alacaklısına ödeyeceği miktardan ibaret olduğu, temerrüt faizinin ödenmesi için zarar koşulu aranmadığı gibi borçlunun da kusurlu olmasına gerek olmadığı, ancak alacaklının oluşan zararın temerrüt faizinden fazla olduğunu iddia etmesi halinde bunu ispat etmek durumunda olacağı-
Eski sözleşmenin sona erdiği tarihten sonra 28/4/1998 tarihinde taraflar arasında yeni bir sözleşme yapıldığı ve ödenmesi gereken aylık kiranın serbest iradeyle 975.000.000 TL olarak tespit edildiği, bu tarihten itibaren davalının belirlenen bu kira bedelini ödemekle yükümlü olacağı, daha sonra davalı tarafından kira bedelinin indirilmesi konusunda bir dava açılmış ise de o dava sonuçlanıncaya kadar davalının sözleşmede belirlenen kira bedelini ödemek durumunda olacağı-
Eğer bina, arsa sahibinin rızası alınmaksızın malzeme sahibi tarafından yapılmış ise, yıkılıp sökülmesi, diğer bir anlatımla kal’i aşırı zararın doğumuna yol açmadıkça, arsa sahibinin yıkılıp sökülmesini isteyebileceği, yıkım masrafının da malzeme sahibinden alınacağı-
Müteselsilen sorumluluğun bulunduğu durumda da davacının alacağının sorumluların tamamından isteyebileceği gibi bunlardan bir veya birkaçından da isteyebileceği, asıl borçlu veya onun kefillerine gitme zorunluluğunun olmayacağı, bu nedenle davalıların eyleminden kaynaklanan zararın kapsamının belirlenerek varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-