Davalı satıcının, dava konusu satılanı davacı alıcıya teslim etmiş olduğu yönündeki savunmasını yazılı delille kanıtlamak zorunda olduğu, mahkemenin buna rağmen dinlediği tanıkların beyanlarına itibar edilemeyeceği-
Sözleşme yapıldığı andaki, karşılıklı edimler arasında var olan dengenin, sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle, taraflardan biri aleyhine katlanılamayacak derecede, büyük ölçüde bozulması durumunda, sözleşmeye bağlılık ve sözleşme adaleti ilkeleri arasında bir çelişkinin hasıl olacağı ve artık bu ilkeye sıkı sıkıya bağlı kalmanın adalet, hakkaniyet ve objektif hüsnüniyet kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale geleceği– Uyarlama davasının dinlenebilirlik koşulları...
Yüklenicinin iş bedelinin ne olduğunu ve bu iş için nasıl bir bedel kararlaştırıldığını isbatla yükümlü olduğu, iş bedelinin ödendiğini isbat yükünün ise davalı borçluya düştüğü–
Borçlunun «itiraz sebepleri ile bağlı olduğu» kuralının sadece «itirazın kaldırılması» talebinin incelendiği icra mahkemesinde (tetkik merciinde) uygulanacağı, mahkemede görülen «itirazın iptali» davalarında borçlunun daha önce bildirdiği itiraz sebepleri ile bağlı olmadan bütün savunma sebeplerini ileri sürebileceği–
Aynı şehir ve belediye hudutları içinde kendisinin veya birlikte yaşadığı eşinin uhdesinde kayıtlı oturabileceği meskeni bulunan kimsenin, kirada oturduğu yeri, malikin isteği üzerine tahliye etmeye mecbur olacağı-
Sözleşmeden ve kiralananda yapılan keşiften kiralananın 6570 sayılı yasaya değil Borçlar Kanunu hükümlerine tabi olduğunun anlaşıldığı, sözleşme sona erdikten sonra 1 aylık dava açma süresi içinde fesih iradesini bildirir ihtar 25/1/2000 tarihinde davalıya tebliğ edildiğine göre 28/9/2000 tarihinde açılan davanın süresinde olacağı, dava süresinde açıldığından kiralananın tahliyesine karar vermek gerekeceği-
11.07.1999 tarihli Genel Kurul kararında, kira bedeli adı altında alınması kararlaştırılan ve gerçekte kira bedeli olmayıp, kendilerine konut tahsis edilen üyelerle henüz bu tahsisin yapılamadığı üyeler arasındaki eşitsizliği giderme amacına yönelik olduğu açıkça anlaşılan bedel miktarının bilirkişi vasıtasıyla tespit edileceğinin belirtilmesiyle yetinildiği ve bunun mutlak surette yönetim kurulunca özel olarak bu konuda yaptırılacak bir bilirkişi incelemesiyle saptanacağının hüküm altına alınmamış olmasına; Yönetim Kurulu kararında göz önüne alınan, başka bir dava dosyasına sunulmuş bilirkişi raporunun dönem, içerik ve hesaplanan miktar itibariyle somut duruma uygun nitelik taşımasına ve nihayet, Yönetim Kurulunun bu yolla belirlediği bedel tutarının yeniden Genel Kurul onayına sunulacağı yönünde alınmış bir kararın da mevcut bulunmamasına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekeceği-
Türk mevzuatı gereği yabancı paranın aynen muhasebeleştirilmesi olanağının bulunmamasının kişinin yabancı para alacağını engellemeyeceği-
Kira tespit davasının 4531 sayılı Kanunun iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesi kararının yürürlüğe girdiği 15.09.2001 tarihinden sonra açılmış olmasının sözü edilen Yasa hükümlerinin yeni dönem kira parasının tespitinde uygulanması gerektiği sonucunu değiştirmeyeceği, burada önemli olan hususun, iptal edilen yasanın davanın açıldığı tarihte değil, sözleşmenin yenilendiği tarihte yürürlükte bulunması olacağı-
Borçlunun açtığı ve birlikte görülen davalardan birisinin menfi tespit davası olduğu, kural olarak ; menfi tespit davası açılması ile zamanaşımının kesilmeyeceği, zira, zamanaşımının kesilmesi alacaklı lehine getirilmiş bir müessese olup , ancak alacaklının yok olduğu iddia edilen alacağın varlığını cevap olarak ileri sürmesi ile kesileceği ve mahkemece verilecek tespit hükmü ile bu savunma gibi alacağın varlığı kabul edilirse, bu halde borç daha kısa zamanaşımına tabi olsa bile yeni işlemeye başlayacak olan zamanaşımı süresinin daima on sene olması gerekeceği-