Davacı öğretmenin, istifa etmek istemesine rağmen, istifa dilekçesi vermediği; sözleşmenin feshedildiği; davacının bu konuda kendisine bir belge verilmesini istemesine rağmen bu belgenin verilmediği; davacının işe gitmediğinden söz edildiği oysa gelmediği günler için herhangi bir tutanak tutulmadığı, bu durumda, davacının geri kalan hizmet süresi için ücret alacağına karar verilmesinin gerektiği-
Otel müşterisinin personelce taciz edildiğinin, seyahat acentesince, işverene bildirilmesi üzerine yapılan soruşturmada davacı işçinin olayı itiraf ederek istifa ettiği, soruşturma sırasında, davacıya olayın büyümesi ve ailesi tarafından duyulmaması gerektiğinin söylenmesinin, istifa konusunda davacıya baskı yapıldığı şeklinde yorumlanamayacağı-
İşçinin aralıksız çalıştığı tüm hizmet dikkate alınarak, son ücreti üzerinden kıdem tazminatı ödenmesinin, ancak işçinin gerçekte iş akdi feshedilmediği halde ileride kendisine daha az kıdem tazminatı ödemek amacıyla kötüniyetle girdi - çıktı yapılarak kıdem tazminatı ödenmesi durumunda mümkün olduğu, işçinin, nakledilen işyerine gitmeyip istifa ederek kıdem tazminatı aldıktan bir ay sonra, yeni işyerinde yeniden işe alınması halinde işyerinin kötüniyetinin bulunmayacağı-
Ceza mahkemesinin kusura ilişkin aldığı rapor hukuk hakimini bağlamayacağı için, iş güvenliği konusunda uzman bilirkişiler aracılığıyla kusura ilişkin gerekli ve yeterli inceleme yapıldıktan sonra karar verilmesinin gerekeceği-
İş kazası nedeniyle işçinin isteyebileceği tazminatın üst sınırının, karşılık (birlikte) kusuru nedeniyle indirim yapıldıktan ve Sosyal Sigortalar Kurumu’nca bağlanmış olan gelirlerin peşin sermaye gelirleri düşüldükten sonra kalan miktardan ibaret olduğu-
İşçinin sigortasız çalıştığı sürenin tespiti amacıyla açacağı dava için on yıllık hak düşürücü sürenin, sonradan tekrar çalışmaya başladığı kurumdan alınarak farklı tüzel kişiliğe sahip bir işyerinde işbaşı yaptırıldığı tarihten itibaren işlemeye başlayacağı-
Objektif haklı bir neden olmadıkça, işçinin birbirini izleyen belirli süreli zincirleme hizmet akitleriyle çalıştırılmasının, akit serbestisinin kötüye kullanılması halini oluşturacağı ve bu durum hukuk düzenince korunmadığı için, ihbar tazminatına karar verilmesinin gerekeceği-
İşçinin sicil dosyasında kendi imzasını taşıyan bir belgede geçmiş yıllara ait yıllık ücretli izinlerini kullandığı açıkça tespit edildiğinden, yıllık izin defterinde işçinin yıllık izinlerini kullandığının yazılı olmamasına dayanılarak bu izinlerle ilgili izin paralarına hükmedilmesinin yasaya aykırı olduğu-
506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’nın, zorunlu emeklilik sistemi öngörmemiş, aksine yaşlılık aylığından yararlanmayı işçinin kendi isteğine bıraktığı, öte yandan feshin, bozucu yenilik doğuran bir irade açıklaması olup, karşı tarafa ulaşmakla hüküm ve sonuçlarını doğuracağı, davacı işçinin hizmet akdinin yukarıda açıklanan biçimde davalı kurum tarafından 1475 sayılı İş Yasası’ndan kaynaklanan hakları ödenmek suretiyle feshedildikten sonra, işçinin emeklilik için Sosyal Sigortalar Kurumuna başvurmasının, feshin hukuki sonuçlarını etkilemeyeceği, bu durumda, iş akdinin davacı işçi tarafından İş Yasası’nın 14/4. maddesi anlamında, yaşlılık aylığı almak amacı ile feshedildiğini kabule olanak bulunmadığı-
Davacının, bakiye alacağına ilişkin ikinci davasını açarken fazlaya dair hakkını saklı tutmadığı, saklı tutmamak suretiyle talebini orada belirtilen miktara hasrettiği, bu sebeple, ikinci davada verilen kararda mahkemece "fazlaya ait kısmın saklı tutulmasına" dair bir ifade kullanılmış olmasının hukuki sonucu değiştirmeyeceği-