İş akdi sona erdirilirken işçinin, 1475 sayılı Kanun’un 13/son maddesine göre ihbar ve kıdem tazminatı dışında ayrıca tazminat talep edebilmesi için; işverenin işinin yeni bir iş bulmasını kusurlu davranışları ile engellemesi ve bu eylemle doğan zarar arasında uygun illiyet bağının varlığının gerçekleşmesinin gerekli olduğu, feshi ihbar süresi sonunda henüz bir iş bulamamış olan işçinin, salt bu nedenle çalışmadığı ve başta geçen süreler için tazminat isteyemeyeceği-
Davacının ceza mahkemesindeki beyanının, iş kazası sonucu uğradığı zararın tazmini için dava açmaktan kesin feragat olarak nitelendirilemeyeceği ve bağlayıcı olmadığı-
Önceki kayıtların Seka’ya gönderilmesi nedeniyle bu dönemdeki çalışmaların tanıkla ispatının mümkün olduğu, dinlenen tanıkların, çalışılan deponun o tarihlerdeki memurları olup o tarihlerde davacının çalıştığını söyledikleri-
Anayasa’nın 129/5. maddesi gereğince memurlar ve diğer kamu görevlileri yetkilerini kullanırken (görevini yaparken) işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının, (kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak) ancak idare aleyhine açılabileceği, kişinin, görevi gereği kendisine tanınan yetkileri, hırs, kin ve garezine araç yaparsa başka bir söyleyişle kötülük kastı ile davranışta bulunursa hakkındaki davanın husumet yönünden reddini isteyemeyeceği, davalı "işçi" nin ise, Anayasanın 129/5 maddesi kapsamı dışında olduğu, bu durumda, sağlıklı ve hukuksal bir çözüme ulaşılabilmesi için öncelikle davalının statüsünün tam olarak araştırılmasının gerektiği, memursa, hakkındaki davanın husumet yönünden reddedilmesinin, işçiyse işin esasına girilerek hüküm kurulmasının gerektiği-
Askerlikte geçen hizmet sürelerinin birleştirilmesinin, kıdem tazminatının ödeneceği tüm haller hakkında değil, işçinin sadece yaşlılık veya malullük aylığı ya da toptan ödeme almak amacıyla hizmet akdini feshetmesi halinde söz konusu olabileceği, taraflar arasındaki hizmet akdinin, İş Kanunu’nun 13. maddesi uyarınca ihbar ve kıdem tazminatları ödenmek suretiyle feshedildiği, davacı işçinin fesih tarihinde yaşlılık aylığı almaya hak kazanmış bulunmasının, borçlandığı askerlik süresinin kıdem tazminatı hesabında nazara alınmasını gerektirmeyeceği-
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasanın 79/B. maddesine göre bu davaların 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi oldukları, davanın açılma tarihine göre 10 yıllık sürenin fazlasıyla dolduğu ve bu arada süreyi kesici herhangi bir işlem de dosyada gözükmediğine göre, davanın reddi yerine kabulünün usul ve yasaya aykırı olacağı-
Sigortalı işçinin geçirdiği iş kazası sonucu, işverenden maddi ve manevi tazminat almış olmasının; bilahare ölmesi durumunda, kaza ile ölüm arasında uygun sebep-sonuç bağlantısının bulunması kaydıyla, hak sahiplerinin manevi tazminat isteminde bulunmalarına engel olmayacağı, somut olayda, iş kazası ile ölüm olayı arasında müterafik illiyet bağlarının bulunduğu, o itibarla da, yerel mahkemece sigortalı işçinin hak sahipleri lehine manevi tazminata karar verilmesinin kural olarak doğru olduğu-
Kamu kuruluşlarında çalışanların, kayıtlara geçirilmesi ve ücret ödemelerinin belgelere dayandırılması asıl olduğu için; gerek köy muhtarlığı ve gerekse köy bekçiliğine atama işlemini gerçekleştirmeye yetkili mülki idare amirliği nezdindeki resmi kayıtlarda ve köy karar defterinde hakkında hiç bir belge ve bilgiye rastlanmayan davacının, yetersiz ve mücerret tanık beyanlarına dayanılarak çalışmış olduğuna karar verilemeyeceği-