Bozmadan sonra yapılan yargılama sırasında, davacı vakıf vekili tarafından dayanılan ve davalı Türkeş Beldek ile müvekkili Yaygın Eğitimi Geliştirme Vakfı arasında hizmet akdi ilişkisi bulunmadığının tesbitine ilişkin olup, davanın kabulü ile sonuçlanarak Yargıtay’ca onanıp kesinleşen 10.4.2002 gün 2001/123 Esas, 2002/591 karar sayılı dosyanın celbedildiği ve belirtilen kararın direnme kararına dayanak yapıldığında duraksama bulunmamaktadır; oysa, bu gibi durumlarda usule uygun bir direnme kararı mevcut olmayıp bozmadan sonra dayanılan kanıtın gerekçe yapıldığı yeni bir hükmün oluşturulduğunda kuşku da olmadığından yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için, dosyanın Özel Dairesine gönderilmesinin gerekeceği-
Kural olarak zamanaşımının alacağın muaccel olduğu, başka bir anlatımla alacaklının ödemeyi istemeye ve bunun için dava açmaya hakkı olduğu andan itibaren işlemeye başlayacağı, ne var ki somut olayda akdi ilişkiye ilişkin zamanaşımı mı yoksa haksız eyleme ilişkin zamanaşımı süresinin mi işlemeye başlayacağı hususunun ancak kesinleşen mahkeme hükmü ile sabit olduğu, ancak bu aşamadan sonra davacının beden gücü kayıp oranının belirlendiği, zarar gören davacının yasanın anladığı anlamda zarar veren olayın gidişatını sonuçlarını öğrendiği, yargılama aşamasında Sosyal Sigortalar Kurumu Ankara Hastanesinin raporuna rağmen buna itiraz edildiği, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunun Kararını gerek görüldüğü ve bu kurulun 26.6.2001 tarihli kararıyla davacının %6.3 oranında sürekli iş göremezlik oranın kesinleştiğinin anlaşıldığı, bu durumda ek dava için zamanaşımının başlangıcının 11.5.1992 tarihli rapor olduğuna değinen bozma kararına uyulması gerekirken, ek dava içinde zamanaşımı süresin
Mahkeme kararında, her davacı için hükmedilen tazminat miktarları, ölüm tarihinden itibaren yasal faiz uygulanacağı rakamsal olarak hiçbir tereddüde yer vermeyecek şekilde yazılı olup, işleyecek yasal faiz oranının %50 ve %60 olduğu 1.1.1999 ve 1.1.2000 tarihlerinde belli olduğu, bu nedenle dava miktarı ve uygulanan faiz ile birlikte ulaşılan miktarın fahiş olduğu hususunda yanılgıya düşüldüğü yönündeki bozma kararının isabetsiz olacağı-
İşverenin iş akdini feshetmemesinin ve kazalının halen çalışıyor olmasının bir lütuf olmadığı, zira sigortalı işverenin kusurlu hareketi sonucu beden gücü kaybına uğradığından emsallerine göre daha fazla efor sarf ederek işverene hizmet edeceği ve bunun sonucu olarak da iş görebilirlik süresinin azalacağı, bu nedenle halen aynı işyerinde çalışmanın, hakkaniyet indirimi nedeni olarak kabul edilemeyeceği-
Davalı ile müteahhit arasındaki sözleşmenin eser sözleşmesi niteliğinde olduğunun kabul edilmesi gerekeceği, aralarındaki hukuki ilişkinin hizmet (iş görme) sözleşmesi niteliğinde bulunmaması nedeniyle ve eser sözleşmesinde müteahhidin haksız eylemi nedeniyle iş sahibinin sorumluluğu söz konusu olmayacağından husumet itirazının kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Hizmet tespiti davalarında hizmet akdi ile çalışmaların varlığının inandırıcı ve yeterli olmak koşuluyla her türlü delille ispat edilebileceği-
Davacının, işyerine sanatsız işçi olarak girdiği, çalışırken sanat öğrendiği tezkiye amirince tesbit edilmediğinden sanatkar işçiliğe geçirilmediği, her ne kadar davacı, sanatsız işçi olarak çalışırken meslek lisesinden mezun olduğuna ilişkin diplomayı işverene ibraz ederek Toplu İş Sözleşmesinin 25/I-1/d maddesi uygulanmak suretiyle sanatkar işçi kadrosuna geçirilmesini ve sanatkar işçilere verilen dereceye intibakının yapılmasını istemiş ise de tarafların özgür iradeleri ile imzaladıkları Toplu İş Sözleşmesinde, meslek lisesi diploması almak suretiyle sanatsız işçinin sanatkar işçiliğe geçirilmesi veya sanatsız işçinin diploması sebebiyle terfi ettirilmesi hususunda bir kurala yer verilmediğinden, Toplu İş Sözleşmesi hükümlerine aykırı olarak, işverenin yönetim hakkını kısıtlayacak şekilde ve her somut olayın kendi özelliklerine göre ayrı ayrı ele alınarak incelenip irdelenmesi gerektiği düşünülmeksizin Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekec
Islah isteminde davacı faiz talep etmediğinden kural olarak ıslah ile arttırılan bölüm için faize hükmedilmemesinin gerekeceği, ne var ki, aleyhe temyiz olmadığından artık bu hususun nazara alınamayacağı, öte yandan, davacı ilk temyiz dilekçesinde açıkça tüm alacaklar için dava tarihinden itibaren faiz talep etmiş olduğundan, artık ihtarname tarihinden itibaren faize hükmedilmesi yönündeki isteminden feragat ettiğinin kabul edilmesi gerekeceği-
Uzman işçi olarak yurt dışına gönderildiği anlaşılan davacının asgari ücretle çalışmasının hayatın olağan akışına uygun olmayacağı- Bozma kararları tavsiye niteliğinde olduğundan bu eleştirilere karşı direnilmesinin mümkün olmayacağı-
Güzel sanat kollarında uğraşanların çalışmalarının, genelde doğuştan yetenek ve beceriye bağlı olduğu, çalışma alanı ve konuları ile koşullarının çok farklılık ve özellik göstereceği, bu nedenle bu çalışmaların bir hizmet aktinde olduğu gibi bir sınırlamaya veya çerçeve içerisine alınmasının düşünülemeyeceği, bu çalışmalarda çoğu kez zaman unsuru söz konusu olmadığından, bir veya birden fazla kişi emrinde çalışma unsurunun her zaman gerçekleşmeyebileceği, öyle ki, kimi durumlarda yıllarca bir sanatçının üzerinde çalıştığı bir eserinin değerlendirilmesinin, kimi durumlarda ise, bir sanatçının bir günde değişik mekan ve zamanlarda çalışmasının gözönüne alınmasının zorunlu hale geleceği, demek ki, bu tür çalışmalar kendine özgü bir biçimde ortaya çıktığından, hizmet akti çerçevesinde değerlendirmeye tabi olmayacakları, bu durumda, sanatçı ile sanatından yararlanan kimse arasındaki akit türü ne olursa olsun, sanatçının sanat yaratırken gösterildiği mesleki çalışmasının yasa kapsamında olac