Davacının başvurusu üzerine ilgili sosyal güvenlik kurumunca tahsis kararı verilmekle artık emeklilik işleminin 14.6.2002 tarihinde gerçekleştiği, böyle olunca davacının ihbar tazminatı alacağı bulunduğundan söz edilemeyeceği, davalının 21.6.2002 tarihinde, 14.6.2002 den geçerli olmak üzere akdi feshetmesinin bu sonucu değiştirmeyeceği, bu nedenle davacının ihbar tazminatı alacak isteğinin reddi gerekeceği-
İşçinin taban ücretini belirleyen asgari ücretin, işçilerin yaptıkları işe uygun ve insanlık onuruna yaraşır bir yaşam seviyesini sağlamaları için gerekli olan en az ücreti ifade ettiği, adil bir ücret elde edilmesini, böylece çalışanların ekonomik ve sosyal durumlarının düzetilmesi amacına yönelik olarak yapılmakta olan asgari ücret değişikliklerinin kamu düzeni düşüncesi ile ilgili olduğu, kamu düzeniyle ilgili bu gibi durumlarda, kazanılmış usuli haktan söz edilemeyeceği-
Ücret zammının taahhüt edildiğinin ancak zam hususunda tarafların bir protokol ile anlaşmaları veya zammın ilan edilerek bütün işçilere duyurulması, ücret bordrolarından ücretin arttırıldığının anlaşılması gibi hallerde kabul edilebileceği ve ücret zammının tahakkuk etmiş ücret niteliğini kazanacağı-
Kusur raporunun İş Kanunu, Yapı İşlerinde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğüne uygun olmasına, olayda davacı %100 kusursuz olup, davalıların ve dava dışı sürücü M. Ş.’in kusurlu bulunmasına, dava teselsül hükümlerine göre açılmış olduğundan tüm kusur üzerinden yapılan hesaplamadan davacının kusursuz olduğu gözetilerek BK. 43 (şimdi; TBK. mad. 51)-44 (şimdi; TBK. mad. 52) uyarınca %30 oranında yapılan indirimin yerinde olmasına, kusur raporlarına yapılan itirazların ve oranların davalıların birbirine ve dava dışı kusurlu üçüncü kişiye karşı açacakları ve Sosyal Sigortalar Kurumunun kusurlulara karşı açacağı rücu davalarında tartışılmasının mümkün bulunmasına, böylece bu davadaki kusur oranının açılacak rücu davalarında bağlayıcı olmamasına, olayın oluş biçimi ve duyulan ıstırap karşısında takdir edilen manevi tazminat miktarının da yerinde olduğu-
İbra ile makbuzu birbirine karıştırmamak gerekir; işçiye yapılan ödemeleri miktarı ile gösteren ve ibraname adı altında düzenlenen belgeler makbuz niteliğinde kabul edilip ve eksik kalan miktar var ise bu kısım gözönünde bulundurulacağı-
Günümüzün ekonomik koşulları işçinin işe talebini her geçen gün arttırmaktadır, işçinin iş seçimi ya da keyfi feshi iş dünyası için beklenen bir sonuç olmayıp; işveren vekilinin davacı işçi ile tartıştığı tartışmasızdır, işçinin hakaret gördüğü duyuma dayansa da tartışmanın varlığı işveren vekilinin diğer dosyadaki davranış biçimi düşünüldüğünde işçinin haklı feshinin kabulüyle (İş K. m 16/11) mahkemece davacının kıdem tazminatı isteğinin kabulünün gerekeceği-
Davacının 17 yıllık bir çalışma hayatında bir kez yapılan ve menfaate dayanmayan kısa sürelik izinsiz bir çalışmasının fesih gibi ağır bir sonuçla karşılaşması eylemin cezaya oranlılık ilkesi ve hakkaniyetle bağdaşmayacağından kıdem ve ihbar tazminatına hükmedilmesinin gerekeceği-
Kıdem tazminatı taksitler halinde kısmen dava açılmadan önce kısmen de dava açıldıktan sonra davalı tarafından ödenmiş olup; fer'i alacak olan kıdem tazminatı faizine davacı hak kazandığından fesih tarihinden itibaren kıdem tazminatı için faiz alacağına hükmedilmesinin gerekeceği-
Tespiti istenilen süreler çok öncelere ilişkin bulunduğundan tanıkların bu sürelerle ilgili bilgileri bu güne değin eksiksiz olarak hafızalarında korumaları da hayatın olağan akışına ve yaşam deneyimlerine uygun düşmeyeceğinden, davanın nitelikçe kamu düzenine ilişkin olduğu gözönünde tutularak davalı Sosyal Sigortalar Kurumundan tespiti istenilen sürelere ilişkin dört aylık prim bordrolarının getirtilerek davacı ile birlikte çalışan ve işverenin bordrolarında kayıtlı kişiler ve benzer işi yapan işverenlerin kayıtlarına geçmiş kimselerin tespit edilerek anılan kişilerin bilgilerine başvurulmak ve sonucuna göre karar verilmesinin gerekeceği-
Hizmet akdinin sona erdiği, 18.07.1988 tarihinden önceki işçilikte geçen süreye ait kıdem tazminatını talep eden davacının alacağı için zamanaşımı, davacının işçi statüsü sona erip, sözleşmeli statüye geçtiği 18.07.1988 tarihinde başlamış olup, davanın açıldığı 18.09.2002 gününe kadar Borçlar Kanunu’nun 125.maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçmiş olduğu-