Ankara 6. İş Mahkemesi’nde görülen dava çalışma süresinin tespiti ile ilgili olmayıp, işçi ile işveren arasındaki hukuki ilişkinin tespitine ilişkin olduğundan eldeki dava yönünden kesin hüküm oluşturmayacağı, bu nedenle mahkemenin, bu kararın kesin hüküm oluşturduğu gerekçesiyle Part-Time esasına göre karar vermiş olmasının isabetsiz olacağı-
Taraflar arasındaki sözleşmenin V. maddesinde davacı asıl işverenin davalı yükleniciye karşı nelerden sorumlu olduğunun, VII. maddesinde de, davacı tarafından yapılacak ödemelerin açıkça belirtildiği, mahkemece, taraflar arasındaki sözleşme hükümleri dikkate alınarak, dava konusu ihbar, kıdem ve deprem tazminatından hangi tarafın, ne miktarda sorumlu olduğunun değerlendirilmesi gerekeceği-
Davacının iş akdinin ihbar tazminatı ödenmek sureti ile gerçekleştiği, Toplu İş Sözleşmesinin 17. maddesinde sözü edilen iş güvencesi tazminatına hak kazanabilmek için feshin haksız ve keyfi şekilde gerçekleşmesinin gerekeceği, somut olayda davalının dayandığı nedenin davacının güvensiz davranışları ve yapmadığı halde fazla mesai yapmış gibi davranarak haksız menfaat sağlaması olgusuna dayandığı, böyle olunca feshin keyfi olduğunun söylenemeyeceği, bu durumda iş güvencesi tazminatı isteminin reddi gerekeceği-
Her türlü tazminat ve yardımların gelir vergisinden istisna edilmesi değil, Gelir Vergisi Kanunu’nun 25’nci maddesinde sayılan tazminat ve yardımların gelir vergisinden istisna edilmesinin söz konusu olacağı, görüldüğü üzere, yasa koyucunun sendikal tazminatın gelir vergisinden istisna tutulmasına dair bir düzenleme getirmediği, aksine genişletici bir yoruma gidilerek, sendikal tazminatın yasaca öngörülmeyen, gelir vergisinden istisna edilmesi, ne verginin yasallığı ilkesiyle, ne de yasa koyucunun amacıyla bağdaşmayacağı-
Davalı işverenin anılan personel yönetmeliğinde değişiklik yaparak kıdem, ihbar ve izin ile ilgili süreleri yasal süreler olarak belirlediği, anılan değişikliği kabul etmeyen davacının iş aktinin feshi halinde bunun, kötüniyete dayandığının kabulünün hatalı olacağı, işverenin bu uygulamasının, fesih hakkının kötüye kullanılması olarak değerlendirilmesi olanağının bulunmadığı, davalı işverenin işletme gerekleri bakımından işçilik maliyetlerini azaltmak için bu yola gittiği, böyle olunca unsurları oluşmayan kötüniyet tazminatı isteği ile kıdem tazminatı farkı isteklerinin reddine karar verilmesi gerekeceği-
İşin niteliği ve yürütümü bakımından dokuma işinden tamamen farklı ve bağımsız nitelikteki, ihale ile verildiği anlaşılan ek inşaat işinde sigortalı çalıştırmayan dokuma işvereni davalı Korteks Mensucat A.Ş.nin 87. madde kapsamında asıl işveren olarak nitelendirilerek, sorumluluğuna karar verilmesinin mümkün olmayacağı-
Sigortalı hizmetin tespiti davası ile işçilik haklarından kaynaklanan tazminat ve alacak davalarının birbiriyle bağlantılı olduğu, birlikte açılıp, sonuçlandırılmalarının olanaklı olduğu, anılan davaların salt temyiz inceleme mercilerinin ayrı olduğu ve ispat şekillerinin farklı olduğu gerekçesiyle ayrılmaları gerektiği hususunun bozma nedeni yapılamayacağı-
Davacı her ne kadar dava dilekçesinin sonuç kısmında fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuğunu bildirmiş ise de, dava dilekçesindeki sınırlayıcı sözlerin, o dava ile hakkın tamamının hedef tutulduğunu ve davanın kısmi dava olmayıp tam dava olduğunu gösterdiği, bu durumda HUMK.nun 74. maddesi uyarınca mahkemenin davacının talebi ile bağlı olup talepten fazlaya hükmedemeyeceği, bu nedenle mahkemenin birleştirilen davayı reddetmiş olmasının usul ve yasaya uygun olacağı- Davacı, alacağa 2.5.2000 başvuru tarihinden itibaren faiz yürütülmesini talep ettiği halde, dilekçede talep edilen miktar, ödeme için tanınan süre gibi unsurlar bulunmadığından işvereni temerrüde düşürecek nitelikte olmadığı gerekçesiyle dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin isabetsiz olacağı-
Sigortalı, aynı işverenin değişik işyerlerinde çalışmış ise ancak, hiç ara vermemek koşuluyla hak düşürücü sürenin sigortalının işverene ait son işyerinden ayrıldığı yılın sonundan başlayacağı, anılan işyerinden ayrıldıktan sonra ara vererek işverenin diğer işyerine girmiş ise önceki işyeri bakımından hak düşürücü sürenin işleyeceği, hak düşürücü sürenin her iş veren yönünden ayrı ayrı hesaplanacağı- Mahkemece hizmet tespiti davalarının kamu düzenine ilişkin olduğu,özel bir duyarlılık gerektirdiği, gerçeği bulabilmek için tarafların gösterdiği deliller dışında da hakimin kendiliğinden delil toplayarak sonuca ulaşması gerektiği yönü düşünülmeksizin,salt tanık beyanları ile tespite karar verilmesinin isabetsiz olacağı-
Davacı dava dilekçesinde teşvik ikramiyesi talebinde bulunmadığı gibi, teşvik ikramiyesinin, İş Kanununun 14. maddesinin onbirinci fıkrasında yer alan geniş anlamdaki ücret kavramına dahil olmadığı, bu nedenle hükme esas alınan bilirkişi raporunda nazara alınan teşvik ikramiyesinin, kıdem tazminatına esas alınan ücrete ilave edilmesi olanağının bulunmayacağı-