Kayın validesine süregelen şekilde ağır hakaret eden kadının bu kusurlu davranışı karşısında, erkeğin kadını otobüse bindirip ailesinin evine göndermesinin tepki niteliğinde davranış olduğu ve erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği, boşanmaya sebep olan olaylarda davalı-birleşen davacı kadın eşin tam kusurlu olduğu- Boşanma nedeniyle yoksulluğa düşeceği anlaşılan taraf yararına nafaka ödenmesine karar verilebilmesi için boşanmaya sebep olan olaylarda en azından eşit kusurlu olma şartının arandığı, dolayısıyla boşanmaya sebep olan olaylarda ağır veya tam kusurlu olduğu tespit edilen eş yararına yoksulluk nafakası ödenmesine karar verilemeyeceği-
Davalının görmüş olduğu fiziksel şiddet nedeniyle eşine ve kayın validesine yönelik hakaret ve sinkaf içerikli sözler söylemesi şeklinde gerçekleşen kusurlu eyleminin, tepki niteliğinde davranışı aşar boyutta olduğu- Olay tarihinde henüz bir yaşında bile olmayan ortak bebeğin yanında gerçekleştiği anlaşılan son olay gözetildiğinde; mevcut evlilik birliğinin devam etmesinin davalı ve ortak çocuk bakımından korunmaya değer bir yararının kalmadığı- Boşanmaya sebep olan olaylarda davacının ağır buna karşılık davalının ise az kusurlu olduğu, ne var ki somut olay bazında davalının boşanmaya karşı çıkmasının tek başına boşanma kararı verilmesini engellemeyeceği, hâl böyle olunca taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte geçimsizliğin var olduğu, olayların akışı karşısında davacının dava açmakta haklı olduğu ve bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın kanunen mümkün olmadığı-
İlk Derece Mahkemesinin gerekçesinde yer verdiği kadının 06.10.2022 Tarihinde Kıbrıs'tan Türkiye'ye geldiği, tarafların birlikte tatil yaptıkları, aynı odada kaldıkları, bu şekilde tarafların karşılıklı olarak birbirlerinin kusurlu davranışlarını affettikleri şeklinde değerlendirme yapılmış ise de, tarafların birlikte fotoğraflarının bulunması tarafların barışıp bir araya geldiklerinin kabulü için yeterli olmadığı gibi bu vakıanın af kapsamında değerlendirilemeyeceğinin kabulü gerekeceği- Ayrıca tarafların bir araya geldiklerine, yazlığa gidip tatil yaptıklarına ve aile konutunda aynı odada birlikte kaldıklarına dair davalı-davacı erkeğin soyut beyanı dışında yeterli ve inandırıcı delil elde edilememiş olup affın varlığının kabulünün mümkün olmadığı-
Anlaşmalı boşanma sonucu (12.12.2002 tarihinde) döviz cinsinden hüküm altına alınan iratların Türk Lirasına uyarlanması istemli eldeki davada; boşanma tarihinden dava tarihine kadar geçen 18 yıllık süre sonunda, kadının gelirinde ve mal varlığında artış olduğu, buna karşılık erkeğin ise maddi anlamda güçsüzleştiği, nafaka yükümlüsü erkeğin emekli sınıfında kabul edildiği, geliri ile orantılı yaşam standardı, ortak çocuğun anne ve babasının ekonomik durumlarına ilişkin ifadeleri bir bütün olarak gözetildiğinde, açılan davanın dürüstlük kuralına aykırı olmadığı- Aradan geçen uzun süre içerisinde tarafların ekonomik ve sosyal durumlarında gerçekleşen esaslı değişiklik, yoksulluk nafakasının niteliği ve amacı, makul insanlardan beklenen öngörü, davanın on sekiz yıl sonra açılmış olması, esaslı değişikliğin nafaka yükümlüsünden kaynaklanmaması, taraflar arasındaki menfaat dengesinin orantısız hale gelmesi ve özellikle dürüstlük kuralı uyarınca, aradan geçen uzun yıllar sonucunda artık ifanın borçludan beklenebilir olmadığı ve TBK m. 138 hükmünde belirtilen uyarlama koşullarının gerçekleştiği- "Aradan geçen zaman içerisinde tarafların ekonomik durumlarında bir değişiklik olmadığı, döviz kurundaki değişikliğin davacı tarafından öngörülebilecek bir durum olduğu" görüşü ile "Sözleşmenin uyarlanması koşulları oluşmuş ise de kadın yararına daha uygun miktarda yoksulluk nafakasına karar verilmesi gerektiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Eşlerin karşılıklı hak ve yükümlülükleri değerlendirilirken "içten bağlılık" ilkesinin gözetilmesi gerektiği- "İçten bağlılık" ilkesine göre 'eşine içten bağlı kişinin yapmayacağı davranışlar'ın evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin ihlali olarak sayılacağı- Somut olayda; evliliğin beşinci gününde ortak konutu terk eden, terk sebebini soyut iddialar dışında ortaya koyamayan, evliliğin kurtarılması yönünde eşinin ve özellikle kayın pederinin girişimlerine dahi cevap vermeyen davalının kusurlu olduğu-
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı..
2. HD. 23.12.2024 T. E: 3292, K: 10330
Erkeğin, kadının telefonuna casus program yüklediği, görevdeyken kadının nerede olduğunu takip ettiği, kıskanç tavırlar sergilediği, sıklıkla, fazla miktarda alkol aldığı, kadının bu durumdan rahatsız olduğu, kadının ailesi ile görüşmesine izin vermediği, psikolojik şiddet uyguladığı, kadının ise erkeğe hakaret ettiği ve gelirlerinin üzerinde bir harcama yaptığı, taraf vekillerince dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasında dayanılan diğer vakıaların ise ispatlanmadığı, gerçekleşen kusurlu davranışlarına göre boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin kadına nazaran ağır kusurlu olduğu, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğunun kabul edilemeyeceği- Evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların, kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği ve boşanma sonucu bu eşin, en azından diğerinin maddi desteğini yitirdiği anlaşıldığından, kadın yararına uygun miktarda maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerektiği- 2018 doğumlu ortak çocuk yararına takdir edilen iştirak nafakası az olduğu, daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerektiği-
2. HD. 12.12.2024 T. E: 2429, K: 9941
2. HD. 12.12.2024 T. E: 9109, K: 9877