Davacı-karşı davalı kadının, erkeğin telefonundan elde ettiği mesajlaşmalar ve kayıtlara ilişkin Cd'nin hukuka aykırı delil niteliğinde olduğu, dosya kapsamında bu delilin hukuka uygun şekilde elde edildiğine dair bir ispat aracının da bulunmadığı, bu nedenle erkeğe sadakatsizlik eyleminin kusur olarak yüklenemeyeceği, ancak erkeğe yüklenen hakaret eyleminin süreklilik arz etmesinin yanında erkeğe yüklenen eşinin küçük düşürme eyleminin de üçüncü kişilerin yanında sürekli eşine karşı agresif davranması suretiyle gerçekleştiği nazara alındığında tarafların kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışlarına göre boşanmaya sebep olaylarda erkeğin yine de ağır kusurlu olduğunun anlaşıldığından tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine, paranın alım gücüne, ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına nazaran, kadın yararına hükmolunan maddî ve manevî tazminatın hakkaniyet göre tekrar değerlendirilmesi gerektiği-
Kadının hamilelik döneminde uygunsuz videolar izlediği ve eşine hakaret edip küçük düşürücü sözler sarf ettiği, buna karşılık erkeğin ise eşine hakaret ederek çocuğun kendisinden olmadığı iddiası ile dava açtığı, kadın eşi hamileliğinde baba evine götürdüğü ve doğum süresince yalnız bıraktığı, gerçekleşen bu kusurlu davranışlar karşılaştırıldığında tarafların kusurlarının birbirine denk olduğundan bahisle, eşit kusurlu sayılamayacakları, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin ağır, kadının ise az kusurlu olduğu-
Erkek eşin eve geç geldiği, ailesiyle fazla ilgilenmediği, borçlarının olduğu, sinirli şekilde davrandığı, eşine çeşitli ortamlarda hakarette bulunduğu ve eşini tehdit ettiği, buna karşılık kadın eşin ise; eşine hakaret ettiği ve eşinin ameliyatı sırasında yeteri kadar ilgi göstermediği ve eşini üstlerine karşı şikâyet ettiği, gerçekleşen bu kusurlu davranışlar karşılaştırıldığında kadının ağır kusurlu sayılamayacağı-
Erkek eş tarafından kusur belirlemesi ve buna bağlı olarak kadın yararına hükmedilen nafaka ve tazminatlar yönünden istinaf yoluna gidilmiş olsa da, tarafların boşanmalarına dair verilen hükmün “istinaf kapsamı dışında bırakılarak” kesinleştiği, dolayısıyla taraflar arasındaki evlilik birliğinin boşanma ile sona erdiği- Eşlerin evlilik birliği ve bu birlikten doğan sadakat yükümlülüklerinin boşanmaya ilişkin kararın kesinleşmesi ile sona erdiği- Sona eren evlilik hakkında boşanma davası açılması hukuki sonuç doğurmayacağından, erkek eş tarafından açılan zina hukuki sebebine dayalı boşanma davasının, eşlerin boşanma karar tarihine kadar gerçekleşen ve boşanmaya sebep olan olaylardaki kusurlu davranışlarının tespitini amaçlayan eldeki davaya kusur belirlemesi yönünden bir etkisinin bulunmayacağı-
Uyuşmazlık; somut olayda, taraflar arasında açılan boşanma davasının reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden sonra ortak hayatın yeniden kurulup kurulmadığı, buradan varılacak sonuca göre eylemli ayrılık sebebine dayalı boşanma davasının kabulünün gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır..
Erkek eşin evi terk ederek evlilik birliğini devam ettirmek istemediği, başka kadınlarla yaşayarak sadakatsiz davrandığı, kadını ve çocuğu evden gönderdiği, buna karşılık kadın eşin ise; ortak eşyaları sattığı ve tartışma sırasında eşine hakaret ettiği, gerçekleşen bu kusurlu davranışlar karşılaştırıldığında tarafların kusurlarının birbirine denk olduğundan bahisle, eşit kusurlu sayılamayacakları, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin ağır, kadının ise az kusurlu olduğunun kabul edilmesi gerektiği-
Kadının sosyal medyada erkek hakkında "şerefsiz, pedofili, jigolo, belli erkeklere ...tünü ...tirirsin..." şeklinde hakaret içerikli ve küçük düşürücü paylaşımlarda bulunduğu, ayrıca eşiyle birlikte yurt dışına gitmeyerek ayrı yaşamaya sebebiyet verdiği; buna karşılık kadın eşin tanığı (O. Ç.)’nin "Ben tarafların geçimsizlikleri ile ilgili bizzat görgü sahibi değilim ancak, (P.) hanımla yaptığımız sohbetlerden eşinin evi terk ederek İngiltere'ye gittiğini orada başka bir bayanla birlikte olduğunu duymuştum" şeklinde beyanda bulunduğu, yine tanık olarak beyanı alınan davalı kadının kız kardeşi (N. A.) ise "ben tarafların müşterek çocuğuna ve eşine eniştemin ekonomik destekte bulunduğunu zannetmiyorum. Çünkü, müşterek çocuğun eğitimine biz ailece maddi katkıda bulunuyorduk. Kızkardeşim gururlu bir insandır. Çocuğunun ihtiyaçlarını karşılayabilecek imkanı olsaydı, bizlerin maddi desteğine izin vermezdi. Ben müşterek çocuğun İngiltere'ye baba yanına gidiş gelişlerinde de uçak millerimi kullandırarak destek sağlamıştım. Ben davacının İngilterede başka bir bayanla birlikteliği konusunda bilgi sahibi değilim. Sadece aynı bayanla sadece portföy çalışması yaptığını biliyorum" dediği, tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde erkek eşin yurt dışında yeni bir düzen kurduğu, eşi ve ailesiyle ilgilenmediği, birlik görevlerini yerine getirmediği anlaşılması karşısında Özel Daire tarafından da belirtildiği üzere boşanmaya sebep olan olaylarda eşlerin eşit kusurlu olduklarının kabulü gerektiği-
Erkek tarafından açılan boşanma davasının reddedildiği ve kadının karşı davasının bulunmadığı belirtilerek, davalı kadının istinaf incelemesi talep etmesinde hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle esastan ret kararı verilmiş ise de; eldeki davada varsa erkek aleyhine tespit edilecek ve yüklenecek kusurların, taraflarca sonradan açılacak boşanma davalarına etki edeceği hususu gözetilmeksizin, kadının hukuki yararının bulunmadığı yönündeki değerlendirmenin hatalı görüldüğü-
Af iddiasının davanın her aşamasında ileri sürülebileceği- Davalı kadına af iddiasını ispatlaması yönünde delillerini sunması için süre verilmesi ve tarafların bu husustaki beyanlarının alınması gerektiği-
Tanıklarının sözlerinin bir kısmı evlilik birliğinin temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olması ve bir kısmının sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibaret olması karşısında, boşanma davasının reddi gerektiği-