Davalı kadının, evlilikten kısa bir süre sonra yurt dışına çıkıp geri gelmediği, TMK m.185 gereğince eşlere yüklenen birlikte yaşamaktan kaçınma suretiyle birlik görevlerini ihlal ettiği ve bu nedenle kusurlu olduğu değerlendirilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Evlilik birliği ölümle sona erdiğine ve davalı-karşı davacı erkek mirasçısı tarafından Türk Medeni Kanunu'nun 181/2. maddesi uyarınca kusur tespitine yönelik olarak davaya devam edildiğine göre, mahkemece konusuz kalan boşanma ve ferileri hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek sağ kalan eşin kusurlu olup olmadığı yönünde bir tespit yapmakla yetinilmesi ve dava tarihindeki haklılık durumuna göre yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Bölge adliye mahkemesince her ne kadar, davacı (müteveffa) erkek tarafından davalı kadına izafe edilen kusurların ispatlanamadığı, dinlenen tanık beyanlarının Türk Medeni Kanunun 166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan, yeri ve zamanı somut olarak belirtilmeyen, sebep ve saiki açıklanmayan soyut izahlardan ibaret olduğu ve bu sebeple davalıya kusur olarak yüklenemeyeceği gerekçesiyle davalı kadının boşanmaya yetecek derecede kusurlu olmadığının tespitine karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden sağ kalan eş olan davalı kadının evlilik birliğinin devamı sırasında birlik görevlerini ihmal ettiği ve kanser hastası olan erkeğin hastalığı ile ilgilenmediği anlaşıldığından, sağ kalan eş olan davalı kadının boşanmaya sebep olacak şekilde kusurlu olduğunun tespitine karar verilmesi gerekeceği-
Erkeğin tanık olarak bildirdiği tarafların ortak çocuklarının beyanları, evliliğin temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan, yer ve zaman unsuru içermeyen, sebep ve saiki açıklanmayan soyut izahlardan ibaret olup ispatlanamayan "eşine hakaret etme" vakıasının kadına kusur olarak yüklenilmesinin doğru olmadığı- Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat az olup hakkaniyet ilkesi gereğince daha uygun miktara hükmedilmesi gerektiği-
Tarafların sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, günün ekonomik koşullarına göre davacı kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakası az olduğundan hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerektiği ve boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren faize hükmedilmesinin gerekeceği- Boşanmanın eki niteliğindeki tazminatların, boşanma hükmünün kesinleşmesi ile muaccel hale geleceği ve boşanma hükmünün kesinleştiği tarihten itibaren faize hükmedilmesi gerekirken, karar tarihinden itibaren tazminatlara faiz yürütülmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu-
Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenemeyecek derecede temelinden sarsılması gerektiğinden kadının boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tam kusurlu olduğu gerekçesiyle boşanmaya karar verilmiş ise de; dinlenen davacı tanıklarının sözlerinin bir kısmı temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibaret olduğu ve toplanan delillerden kadının kusurlu olduğu kanıtlanamadığından delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu-
Erkeğin evin kilidini değiştirme, kadını eve almama eylemleri nedeniyle kusurlu olduğu ve erkeğe bu kusurların da yüklenilmesi gerektiği- Boşanmaya neden olan olaylarda davalı-karşı davacı erkeğin ağır kusurlu olduğu ve tarafların ekonomik ve sosyal durumları, kusurun ağırlığı, hakkaniyet kuralları gözetilerek davacı-karşı davalı kadın yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak davacı-karşı davalı kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi doğru görülmediği-
Kadın tarafından nafaka ve tazminatların miktarı, erkek tarafından ise boşanma kararı verilmesi de dahil olmak üzere hükmün tamamı yönünden istinaf kanun yoluna başvurulmasına karşın, bölge adliye mahkemesince davalı erkeğin boşanma hükmüne ilişkin istinaf istemi incelenmeksizin münhasıran boşanma hükmünün ferilerine yönelik inceleme yapılarak hüküm kurulduğu anlaşılmakla, erkeğin tüm istinaf istemleri yönünden inceleme yapılarak bir bir karar vermek üzere hükmün bozulmasının gerektiği-
Birlik görevlerini yerine getirmeme kusurunun ispatlanamadığı bu nedenle kadına kusur olarak yüklenemeyeceği, buna karşın erkeğin de eşine karşı birden çok kez fiziksel şiddet ve psikolojik şiddet içeren davranışlarının gerçekleştiği, bu davranışların süregelen davranışlar olması nedeniyle kadın tarafından affedilmiş veya hoş görülmüş sayılamayacağı anlaşıldığından kadının dava açmakta haklı olduğu-
Bölge adliye mahkemesince gerekçe düzeltmesi yaptığı halde, kararın hüküm kısmında davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmek suretiyle gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılmasının hatalı olduğu-