Sunulan protokol gözetilerek bir karar verilmek üzere hükmün bozulmasına karar verilmesi gerektiği-
Velayetin düzenlenmesinde asıl olanın çocukların üstün yararı ve menfaati olduğu, 4787 sayılı Aile Mahkemeleri'nin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun'un 5. maddesi gereğince Aile Mahkemesi bünyesinde bulunan psikolog, pedegog ve sosyal çalışmacıdan oluşan uzmanlardan, her iki ebeveyn ve çocukla görüşmek suretiyle inceleme ve rapor istenip, tarafların barınma, gelir, sosyal ve psikolojik durumlarına göre çocuğun sağlıklı gelişimi için velayeti üstlenmeye engel bir durumun bulunup bulunmadığı araştırılıp gerekirse idrak çağında olan çocuğun da velayet konusunda görüşü alınmak suretiyle velayet hakkında bir karar verilmesi gerekeceği-
Bölge adliye mahkemesi üyesinin, ilk derece mahkemesinde davanın açılmasından tahkikat aşamasına geçilene kadar yargılamaya katıldığı anlaşıldığından heyetinin üyesi yer almaksızın istinaf incelemesi yapılarak hüküm tesis edilmesi gerektiği-
Davalı-karşı davacı erkeğin birlik görevlerini ihmal ettiği ve eşinin ailesi ile görüşmesini kısıtladığı anlaşıldığından, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olduğu- Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamak artık kanunen mümkün görülmediğinden, kadının davasının kabulü ile boşanmaya karar verilmesi gerektiği-
İlk derece mahkemesince verilen davanın kabulü, davalı erkeğe yüklenen kusur, velayet, kişisel ilişki, nafakalar ile manevi tazminata yönelik karar istinaf edilmeksizin kesinleştiğinden, bunlara yönelik temyiz dilekçesinin reddi gerektiği-
Kadının tanığı ortak çocuğun "babasının süregelen şekilde sadakatsiz olduğunu" beyan etmesi, tanığa gönderilen fotoğrafların kadın tarafından kurgulandığı ve yasak delil olarak nitelendirilmesini gerektiren bir husus olmaması, tanık tarafından fotoğrafların dava tarihinden önceki döneme ait olduğunun tespit edilmiş olması karşısında, süregelen şekilde sadakatsiz davranan erkeğin ağır kusurlu olduğu-
Davalı kadının, evlilikten kısa bir süre sonra yurt dışına çıkıp geri gelmediği, TMK m.185 gereğince eşlere yüklenen birlikte yaşamaktan kaçınma suretiyle birlik görevlerini ihlal ettiği ve bu nedenle kusurlu olduğu değerlendirilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Erkeğin, kadının ameliyat ve tedavi süreci ile ilgilenmediği, buna ilişkin masrafları karşılamadığı anlaşıldığından boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu- Evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların, kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği ve boşanma sonucu kadının en azından diğerinin maddî desteğini yitirdiği dikkate alınarak kadın lehine tazminata hükmedilmesi gerektiği- Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat az olup hakkaniyet ilkesi gereğince daha uygun miktara hükmedilmesi gerektiği-
Davacı-karşı davalı erkek vekili dilekçe ile, karşı tarafın temyiz dilekçesinde ekli protokol doğrultusunda temyizi kabul ettiğini bildirdiğinden, dosyaya sunulan protokol gözetilerek bir karar verilmesi gerektiği-
Evlilik birliği ölümle sona erdiğine ve davalı-karşı davacı erkek mirasçısı tarafından Türk Medeni Kanunu'nun 181/2. maddesi uyarınca kusur tespitine yönelik olarak davaya devam edildiğine göre, mahkemece konusuz kalan boşanma ve ferileri hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek sağ kalan eşin kusurlu olup olmadığı yönünde bir tespit yapmakla yetinilmesi ve dava tarihindeki haklılık durumuna göre yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği-