Borçlu vekilinin İcra Mahkemesi’ne başvuru nedenleri arasında takip sonrası işleyecek faiz oranına ilişkin itirazının da bulunduğu, İcra Mahkemesi'nce bu konuda olumlu olumsuz bir kararın verilmediği, mahkemece, bu husus da incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece davalı ... ve .... hakkında verilen kararın kesinleşmiş olduğundan bahisle Dairenin bozma ilamına yanlış anlam verilerek bu davalılar hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi ve karar başlığında dahi gösterilmemesinin bozmayı gerektirdiği-
Borçlunun kambiyo hukuku bakımından şikayeti ile birlikte işlemiş faiz konusundaki itirazının da incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, bu hususta olumlu veya olumsuz karar verilmemesinin isabetsiz olduğu- Borçlunun imzaya itirazı üzerine icra mahkemesince, İİK'nun 170/2. maddesi uyarınca, takibin geçici durdurulmasına karar verilmediği, bu yöndeki tedbir talebinin 11/05/2015 tarihli tensip ara kararı ile reddedildiği anlaşıldığından, mahkemece, borçlu aleyhine tazminata ve para cezasına hükmedilmesinin doğru olmadığı-
Tefhim edilen, kısa kararda birleşen dava ile ilgili hüküm kurulmamasına rağmen, gerekçeli karar ile birleşen dava ile ilgili hüküm fıkrasının eklenmiş olduğundan, karar ile gerekçeli karar arasındaki bu çelişkinin bozma nedeni olduğu-
Trafik kazasında yaralanan sigortalısına geçici işgöremezlik tazminatı ödeyen davacı kurumun ödediği bedelin, zarardan sorumlu olduğu iddia olunan davalılardan rücuen tahsili istemi-
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu'nun 10.04.1992 tarih ve 7/4 sayılı kararında, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunmasının bozma nedeni sayılacağı belirtilmiş olup, mahkemece yapılacak işin; önceki karar ile bağlı olmaksızın çelişki giderilmek suretiyle yeni bir karar vermekten ibaret olduğu-
Hem borca hem yetkiye itiraz halinde, mahkemece, öncelikle yetki itirazının çözümlenmesi ve borçlunun yetki itirazı yerinde görülmez ise, işin esasının incelenmesi suretiyle oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Yerel mahkemenin .................... İş sayılı dosyasından 200.000,00 TL için alınan ihtiyati haciz kararı dayanak gösterilmek sureti ile borçluların 3. kişiler nezdindeki hak ve alacaklarının haczi için İİK'nun 89/1. maddesi kapsamında 3. kişilere birinci haciz ihbarnameleri gönderilmesine rağmen, birinci haciz ihbarnamelerinde, ihtiyati haciz kararında yazılı borç miktarına aykırı olarak borç miktarının 264.118,59 TL olarak yazılmış olduğu, bu durumda ihtiyati haciz kararındaki borç miktarının aşıldığı görüldüğünden, mahkemece, istemin kısmen kabulü ile 89/1 ihtiyati haciz ihbarnamelerinde yazılı olup, ihtiyati haciz kararının miktarı olan 200.000,00 TL'yi aşan borç miktarının iptaline karar verilmesi gerekirken, somut olaya uygun düşmeyen gerekçeyle istemin reddi yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu- Gerekçenin, ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olmasının aranması gerekeceği, gerekçenin bu niteliği, yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliğinin de tartışma götürmez bir gerçek olduğu-
Kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması bozma nedeni olup, bu durumda mahkemece, aradaki çelişkiyi giderecek şekilde yeniden karar verilebilmesi için hükmün bozulması gerekeceği-
Dava dilekçesinde hangi davacı için ne kadar maddi tazminat talep edildiği açık olmadığından HMK'nın 31. maddesinde düzenlenen hakimin davayı aydınlatma ödevi doğrultusunda dava dilekçesinde hangi davacı için ne kadar tazminat talep edildiğinin ayrı ayrı açıklattırılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- Hükme esas alınan hesap bilirkişi raporu davalı vekiline tebliğ edilmediğinden savunma hakkı kısıtlanmış olan davalı vekiline hesap bilirkişi raporunun usulünce tebliğ edilip, ortaya koyacağı delillerin toplanıp savunması çerçevesinde değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- Davacılar vekilinin vekaletnemede de yetkisi bulunduğu üzere feragat ettiği davalı yönünden davanın kabulü hükmü verilmesinin doğru olmadığı-