Bir davada hem usulü hem de esastan reddi gerektiren sebepler var ise davanın öncelikle usulden reddi gerektiği-
Temyize konu mahkeme kararında ise; kesinleşen menfi tespit davası sonucunda takibin ve haczin dayanaktan yoksun kalması karşısında konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekirken davanın reddine karar verildiği, kabule göre de davanın reddine karar verilmesine rağmen yetersiz gerekçe ile açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre davacı yararına vekalet ücretine hükmedildiği, buna rağmen hüküm fıkraları içerisinde çelişki ve tereddüt uyandıracak şekilde davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına karar verildiği anlaşıldığından, mahkemece yapılacak işin; özellikle Anayasa'nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK nın 297. (Mülga HUMK nın 381, 388 ve 389.) ve 27.maddeleri de gözetilerek gerekçelerini açıkça kaleme aldığı anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, birbirleri ile çelişki, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde bir hüküm kurmak olması gerekeceği-
Dosya davalısına ait bilgilerin karar başlığında gösterilmemiş olmasının usul ve yasaya uygun düşmediği-
Mahkemece, karar tarihine en yakın zamandaki davacı alacaklının alacak ve fer'ilerinin ulaştığı miktar tesbit edilerek, üçüncü kişiye yapılan ödemelerin bu miktarı aşması halinde davalı üçüncü kişiden tesbit edilen alacak ve fer'ilerinin tahsiline karar verilmesi gerekeceği, ancak davacı alacaklının da alacağı borçlunun Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğündeki istihkakları üzerinde ikinci sırada olduğundan, tahsilde tekerrür olmayacak şekilde infaz edileceğinin de belirtilmesi gerekeceği-
Asıl ve karşı davaların birbirinden bağımsız, müstakil davalar olduğundan, hüküm kısmında her bir dava hakkında o davaya ilişkin vekalet ücretleri ve mahkeme masraflarıyla birlikte ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiği-
Kısa kararla gerekçeli kararın hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulmasının bozma sebebi olduğu-
Tazminat istemli davanın 6240 TL’lik kısmının kabulüne karar verilmiş olmakla birlikte; bu miktardan ¼ oranında hakkaniyet indirimi yapılmasına denilmek suretiyle infazı kabil olabilecek net miktarın belirlenmemiş olduğu kararın usul ve yasaya uygun düşmediği-
Asıl ve birleştirilen davalar yönünden ayrı ayrı hüküm kurulmamış olmasının hatalı olduğu-
Kısa kararla gerekçeli kararın hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Hükümde taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği-  Hüküm fıkrasında “.....com alan adlı internet sitesindeki haksız rekabetin önlenmesine...” şeklinde kararın, internet sitesindeki hangi davalı eylemlerinin ne şekilde haksız rekabet teşkil ettiği belirtilmeksizin infazda tereddüt oluşturacak nitelikte olduğu- Davalılara ait internet sitesindeki satışa arz edilen ürünlerden hangilerinin davacı internet sitesindeki satışa sunulan iş mahsulleri ile haksız rekabete yol açacak derecede taklidi olduğunun bilirkişiler vasıtasıyla belirlenmesinden sonra, bu mahsuller bakımından internet yoluyla gerçekleştirilen haksız rekabetin önlenmesine karar verilmesi gerekirken, davalıların elektronik ticaret yaptıkları internet sitesindeki faaliyetlerinin tümünü önleyecek şekilde hüküm tesisinin hatalı olduğu- Bilirkişi heyetinin, tazminatı, davacı tarafın tüm ürünlerinin satışı ile ilgili hasılata ilişkin belirlemesinin hatalı olduğu, tazminatın, ancak haksız rekabet oluşturacak ürünlere münhasır olması gerektiği-