Alacak davası, kısa kararda “... 331.227,22 TL nin...", hüküm fıkrasında ise “..... 31.227,22 TL' nin" dava tarihinden itibaren tahsiline ilişkin karar verildiği görüldüğünden, kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulması nedeniyle hükmün bozulması gerektiği-
Mahkemece gerekçeli kararın hüküm kısmında mahsup tarihinden itibaren şeklinde faize hükmedildiği halde faizin başlangıç tarihinin açık bir şekilde yazılmadığı, zira bu tarihin kararın gerekçe kısmında da yazılı olmadığı anlaşılmakla, kararın bu hali ile infaz kabiliyeti taşımadığı, bu eksikliğin tavzihle de giderilemeyeceği-
Dava dilekçesinde, aynen ifa, mümkün değilse tazminat ile birlikte kira kaybına hükmedilmesi talep edilmiş olup yargılama sırasında bu talep atiye terk etmiş olmasına karşın mahkemece, atiye terk edilen kira kaybı talebi ile ilgili hükümde olumlu yada olumsuz her hangi bir karar verilmemesinin isabetsiz olduğu-
Faiz başlangıç tarihleri hususunda kısa kararla hüküm arasında çelişki oluşturulmasının isabetsiz olduğu- Davaların birleştirilmesi durumunda, asıl ve birleşen her bir dava için kararda ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiği-
İtirazın iptali davası sonucunda tefhim edilen kısa kararda davalı aleyhine bir kez %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine rağmen, gerekçeli kararın hüküm kısmında, iki kez %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesinin çelişki yaratacağı ve hükmün bu nedenle bozulması gerektiği-
Kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki oluşturulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Bir davada hem usulü hem de esastan reddi gerektiren sebepler var ise davanın öncelikle usulden reddi gerektiği-
Dosya davalısına ait bilgilerin karar başlığında gösterilmemiş olmasının usul ve yasaya uygun düşmediği-
Temyize konu mahkeme kararında ise; kesinleşen menfi tespit davası sonucunda takibin ve haczin dayanaktan yoksun kalması karşısında konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekirken davanın reddine karar verildiği, kabule göre de davanın reddine karar verilmesine rağmen yetersiz gerekçe ile açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre davacı yararına vekalet ücretine hükmedildiği, buna rağmen hüküm fıkraları içerisinde çelişki ve tereddüt uyandıracak şekilde davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına karar verildiği anlaşıldığından, mahkemece yapılacak işin; özellikle Anayasa'nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK nın 297. (Mülga HUMK nın 381, 388 ve 389.) ve 27.maddeleri de gözetilerek gerekçelerini açıkça kaleme aldığı anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, birbirleri ile çelişki, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde bir hüküm kurmak olması gerekeceği-
Mahkemece, karar tarihine en yakın zamandaki davacı alacaklının alacak ve fer'ilerinin ulaştığı miktar tesbit edilerek, üçüncü kişiye yapılan ödemelerin bu miktarı aşması halinde davalı üçüncü kişiden tesbit edilen alacak ve fer'ilerinin tahsiline karar verilmesi gerekeceği, ancak davacı alacaklının da alacağı borçlunun Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğündeki istihkakları üzerinde ikinci sırada olduğundan, tahsilde tekerrür olmayacak şekilde infaz edileceğinin de belirtilmesi gerekeceği-