Tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Direnme kararı verildikten sonra mahkemece HMK. mad. 294 ve 297'ye uygun şekilde hüküm fıkrası oluşturulması ve buna uygun bir gerekçeli karar yazılması gerektiği-
Kararın gerekçe kısmında; davanın reddine karar verilmesi yönünde kanaat oluşmasına rağmen, davanın kabulüne karar verilerek, mahkemece, kararın gerekçe kısmı ile hüküm fıkrası arasında uyumsuzluk olacak şekilde sonuca gidilmesinin isabetsiz olduğu-
İcra İflas Kanunu'nun 281/2. maddesinde tasarrufun iptali davalarına özgü özel bir ihtiyati haciz düzenlemesinin yer aldığı, bu maddeye göre hakimin iptale tabi tasarrufun konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebileceğinin hüküm altına alındığı,  İİK'nın 257 ve izleyen maddelerindeki genel ihtiyati haciz kurallarından farklı olarak burada teminat alınmasının da zorunlu olmadığı-
Borçlu şirketle davacı 3. kişi şirketin aynı iş kolunda faaliyette bulunmaları, borçlu şirketin ticari ikamet adresini değiştirdiği tarih ile 3. kişi şirketin haciz mahallinde şube açma tarihlerinin birbirine çok yakın olması, borçlu şirketin yeni adresinde herhangi bir faaliyetinin bulunmaması, borçlu şirketin haciz mahallinde kullandığı telefonun 3. kişi şirket tarafından devralınması, haciz mahallinde hazır olanın, borçlu şirketin eski yetkilisinin babası, 3. kişi şirketin çalışanlarından ...'ın da kardeşi olması, borçlu şirketin yakın dönemdeki birçok çalışanının aynı kişiler olması karşısında, yapılan satış ve devir işlemlerinin alacaklılardan mal kaçırmaya yönelik muvazaalı işlemler olduğu, borçlu şirket ile davalı 3. kişi şirket arasında sıkı bir organik bağ bulunduğu gerekçesi ile davacı alacaklının isihkak iddiasının reddine ilişkin açtığı davanın kabulüne karar verilmesinin isabetli olduğu- Davacı alacaklı tarafından, tazminat talebinde bulunulduğundan, buna ilişkin her hangi bir karar verilmemesinin isabetsiz olduğu-
"Borçlunun %20'den aşağı olmamak üzere" tazminata mahkum edilemeyeceği- Tazminat oranının açık ve net bir şekilde belirlenmesi gerektiği-
Mahkemece hükmün gerekçesinde “...hesap bilirkişiden alınan ............ tarihli bilirkişi raporunda; davacının geçici iş göremezlik süresi zararının 1.278,24 TL, bakım giderinin 877,50 TL, diğer tedavi giderlerinin 210,00 TL, ulaşım giderlerinin ise 300,00 TL olup toplam maddi tazminat alacağının 2.665,74 TL olduğunun bildirildiği, taraf itirazları üzerine alınan ............. tarihli ek bilirkişi raporunda, davalı tarafça iddia edildiği üzere ödenmiş olan 200,00 TL ambulans giderinin mahsubunun sayın mahkemece kabul edilmesi halinde kalan maddi tazminat alacağının 2.465,74 TL olduğu, kabul edilmemesi halinde ise 2.665,74 TL olduğunun açıklandığı, alınan raporlar, yargı denetimine açık, hüküm kurmaya yeterli olduğu ve uzman bilirkişiden alınmış olduğu...” belirtilmiş olmasına rağmen hükümde 6.350,00 TL'nin tahsiline karar verildiğinin yazılmasının HMK'nun 297. maddesine aykırılık teşkil ettiği-
Mahkemece direnme kararının gerekçe kısmında davalı vekilinin geçerli bir vekâletname sunmadığı belirtilerek yalnızca davacı yararına vekâlet ücretine karar verildiği ifade edilmesine karşın, aynı gerekçenin hüküm fıkrasında, davacı lehine verilen vekâlet ücreti yanında aynı zamanda karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 1.980,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesi şeklinde hüküm oluşturulduğu anlaşıldığından, mahkemece, kararın gerekçe kısmı ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratacak şekilde bir karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Mahkemece direnme hükmüne ilişkin kısa kararda Özel Daire bozma kararına hangi açılardan uyulup hangi açıdan uyulmadığının hüküm fıkrasında gösterilmediği, ikinci bentteki bozma sebebi yönünden herhangi  bir hüküm kurulmadığı, şu durumda mahkemece yapılacak işin dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı nitelikleri haiz kısa karar ve buna uygun gerekçeli kararın oluşturulması olduğu-
UYAP sisteminde kayıtlı bulunan e-imzalı direnme kararında mobbing ile ilgili bilimsel görüşler sıralanarak “g” bendinden sonra hüküm fıkrasına geçildiği, hüküm fıkrasının Özel Daire bozma kararına esas olan ilk karardaki hüküm fıkrası ile aynı olduğu, ayrıca direnme kararı 04.03.2015 tarihli olmasına rağmen hüküm fıkrasının sonunda yer alan tarih 29.11.2011  olup, bunun  mahkemece verilen ilk kararın tarihi olduğunun anlaşıldığı; buna karşılık dava dosyasında ise fiziki olarak hazırlanıp, elle imzalanan direnme kararında  bilimsel görüşler sıralanarak “g” bendinden sonra birkaç paragraf ile yapılan açıklamalar ve gerekçe özetlendikten sonra hüküm fıkrasına geçilerek karar verildiği, böylece her iki kararın gerekçe bölümlerinin birbirinden farklı olduğu görüldüğünden, yasal düzenlemelere uygun şekilde oluşturulmuş bir direnme kararı bulunmadığı sonucuna varıldığı-