Yerel mahkemenin .................... İş sayılı dosyasından 200.000,00 TL için alınan ihtiyati haciz kararı dayanak gösterilmek sureti ile borçluların 3. kişiler nezdindeki hak ve alacaklarının haczi için İİK'nun 89/1. maddesi kapsamında 3. kişilere birinci haciz ihbarnameleri gönderilmesine rağmen, birinci haciz ihbarnamelerinde, ihtiyati haciz kararında yazılı borç miktarına aykırı olarak borç miktarının 264.118,59 TL olarak yazılmış olduğu, bu durumda ihtiyati haciz kararındaki borç miktarının aşıldığı görüldüğünden, mahkemece, istemin kısmen kabulü ile 89/1 ihtiyati haciz ihbarnamelerinde yazılı olup, ihtiyati haciz kararının miktarı olan 200.000,00 TL'yi aşan borç miktarının iptaline karar verilmesi gerekirken, somut olaya uygun düşmeyen gerekçeyle istemin reddi yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu- Gerekçenin, ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olmasının aranması gerekeceği, gerekçenin bu niteliği, yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliğinin de tartışma götürmez bir gerçek olduğu-
Kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması bozma nedeni olup, bu durumda mahkemece, aradaki çelişkiyi giderecek şekilde yeniden karar verilebilmesi için hükmün bozulması gerekeceği-
Dava dilekçesinde hangi davacı için ne kadar maddi tazminat talep edildiği açık olmadığından HMK'nın 31. maddesinde düzenlenen hakimin davayı aydınlatma ödevi doğrultusunda dava dilekçesinde hangi davacı için ne kadar tazminat talep edildiğinin ayrı ayrı açıklattırılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- Hükme esas alınan hesap bilirkişi raporu davalı vekiline tebliğ edilmediğinden savunma hakkı kısıtlanmış olan davalı vekiline hesap bilirkişi raporunun usulünce tebliğ edilip, ortaya koyacağı delillerin toplanıp savunması çerçevesinde değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- Davacılar vekilinin vekaletnemede de yetkisi bulunduğu üzere feragat ettiği davalı yönünden davanın kabulü hükmü verilmesinin doğru olmadığı-
Trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin davada, hüküm fıkrasında; hangi davalıdan olduğu belirtilmeksizin, “...6.000,00 TL'nin kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine...” şeklinde tereddüte mahal verecek bir karar verilmesi, yine kısa kararda tazminatın “...davalılardan müteselsilen tahsiline...” denilmek suretiyle kısa karar ve gerekçeli kararın hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Taşıt kredisinden kaynaklanan tüketici kredisi olduğu ve şikayetçi borçlunun söz konusu kredi sözleşmesinin kefili olduğu, takibin asıl borçlu ile beraber şikayetçi kefil hakkında başlatıldığı görülmekle, mahkemece, 4077 s. K. mad. 10/3 uyarınca inceleme yapılması gerektiği- 4077 s. K. mad. 15 uyarınca, alacaklının, asıl borçlu aleyhine icra takibi yapıp, takip semeresiz kalmadıkça kefilden borcun ifasını isteyemeyeceği- Hakimin borçlunun taleplerin her biri hakkında karar vermesi gerektiği-
Kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin, artık bu kararını değiştirmesine yasal olanağın olmadığı, kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olmasının, yargılamanın aleniyeti ve kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin, Anayasa'nın 141. maddesi ile HMK'nun emredici nitelikteki 294. ve 297. maddelerine de aykırı bir durum yaratacağı- Gerekçeli karar arasında çelişki bulunduğu ve bu karar başlı başına bozma sebebi olduğu-
Hükümlerin kurulmasında esas olan kısa karar olup, gerekçeli kararın da buna uygun olması gerekeceği-
Mahkemece, borçlunun dilekçesinde ileri sürdüğü çek tazminatı ve çek komisyonuna yönelik itirazları da incelenerek, anılan konularda HMK'nun 297. maddesinde belirtilen ilkelere göre olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekeceği-
Davacı kat malikleri dava dilekçesi ile, gerek konutlardaki gerekse ortak alanlardaki ayıpların ücretsiz olarak onarılmasını talep etmiş olup verilen kararda, davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı olduğu da gözetilmek suretiyle her bir davacı için ayrı ayrı hüküm kurularak, her bir davacıya ait bağımsız bölümde yapılacak işlerin şüphe ve tereddüte mahal vermeyecek şekilde açıklanması gerektiği-
Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda düzeltilen her bir alacak kalemi ile iş bu kalemlere işletilen faiz miktarlarının hüküm sonucunda ayrı ayrı gösterilmesi suretiyle hüküm tesisi gerekirken, HMK'nun 297. maddesi hükmüne aykırı olarak alacak ve faiz kalemlerinin toplam miktarının düzeltilmesine karar verilmesinin hatalı olduğu-