Vekilin takip ettiği davaya konu olan uyuşmazlığın, önceden bilinmesi imkânsız olan ve davanın açılmasından sonra yürürlüğe giren kanunun sağladığı uzlaşma olanağı ile sonuçlandırılması; “davanın geri alınması”, “dava ve alacağın takibinden vazgeçilmesi”, “karşı taraf ile sulh olunması” veya “avukatın işten el çektirilmesi” hallerinden biri olduğu kabul edilemez. Bu nedenle vekil, sözleşmede öngörülen bakiye avukatlık ücretini isteyemez. Bu durumda olsa olsa emeği ve çalışması dikkate alınarak vekile ödenmek üzere bir miktar ücret tespit edilmelidir-
Mahkemece kazanılmış haklar gözetilerek davacı banka alacağının hesaplanması, takip sonrası için temerrüt faizinin uygulanmasında TBK. 121/ son maddesinin dikkate alınması ve icra vekâlet ücretinin İİK.138/3 maddesine göre tahsiline olanak sağlayacak şekilde hüküm kurması gerekirken, eksik inceleme ile usuli kazanılmış haklar ihlal edilerek ve hükmüne uyulan bozma kararı gereği de yerine getirilmeden hüküm oluşturmanın bozmayı gerektireceği-
Davalı borçlu, aleyhindeki icra takibinde hem borca hem de icra dairesinin yetkisine itiraz etmekle, itirazın iptali davalarında yetkili icra dairesinde takip yapılması dava şartlarından olup, bu durumda mahkemenin öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı sonuçlandırıp oluşacak duruma göre diğer talepleri inceleme konusu yapması gerekeceği-
Davalı bankanın ülkemizde yaşanan ekonomik kriz döneminde mevcut hesaplardaki paranın çekilişini önlemek ve taahhütlerini yerine getirerek, bankacılık faaliyetlerini sürdürebilmek için yüksek oranda faiz uygulamak zorunda kaldığı ve olayda müzayaka halinin maddi ve manevi koşullarının oluştuğu, dosya içindeki deliller, davalı banka ile başkaca mevduat sahipleri arasında görülen benzer davalarda alınan bilirkişi raporları ve kesinleşen mahkeme kararları ile anlaşılmaktadır. Olayda edimler arasında açık nispetsizlik bulunduğu ve durumun bankanın müzayaka halinden faydalanmak suretiyle oluşturulduğu, taraflar arasındaki fahiş ve ahlaka da uygun görülemeyecek faiz oranlarını öngören ve BK.’ nun 19. maddesine aykırı olan faiz sözleşmesi çerçevesinde işlem yapılmasını istemenin Yüksek Hukuk Genel Kurulu 07.02.2007 tarih ve 63-52 sayılı kararında da belirtildiği gibi, MK.’ nun 2. maddesine de uygun düşmeyeceği anlaşıldığından, mahkemece “davanın reddine” karar verilmek gerekirken, delil takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının, hükmün bozulmasına neden olacağı-
Tazmin edilen teminat mektubu için temerrüt tazmin tarihinden başladığından, bu tarihten itibaren faize hükmedilmesi ve alacağa uygulanacak temerrüt faizinin alacağın tahsili sürecinde değişen faiz oranının da uygulanmasına olanak sağlayacak şekilde hesaplama yapılması gerekeceği-
BK.’ nun 53. maddesi uyarınca ceza davasında saptanan maddi vakıaların görülmekte olan itirazın iptali davasında bağlayıcı olacağı-
Mal bedelinin tahsili için girişilen icra takibine vaki itirazın iptali davasında; davacı tarafça davalı ile aralarındaki ticari ilişki, malın teslimine ait irsaliyeler ve bu bağlamda irsaliyelerdeki imzalar yönünden davalının isticvabı talep edilmekle, bu taleplerin gereği yerine getirilmeden, eksik inceleme ile hüküm oluşturmanın yerinde olmayacağı-
İtirazın kaldırılması talebi reddedilen alacaklının, borçlunun itirazının tebliğinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davası açabileceği-
Satıştan kaynaklanan alacağın tahsili için girişilen icra takibine yönelik itirazın iptali davasında; davalı ödeme savında bulunduğuna göre, bu savunmasını yazılı delille kanıtlamakla yükümlü olduğundan, ödenmeyen çeklerin yerine verildiği iddia edilen yeni çeklerin araştırılarak, ödenmediğinin saptanması durumunda, “ödeme savunmasının kanıtlanmış sayılmayacağı” göz önüne alınarak karar verilmesi gerekeceği-
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasında; davalı ayıp savunmasında bulunmuş ise de, süresinde ayıp ihbarında bulunmadığının mahkemenin kabulünde olması halinde, bu karar davalı yanca açıkça temyiz edilmemişken, mahkemenin buna göre hüküm kurmak yerine, delil tespit raporunda ayıplı olduğu belirtilen mallar yönünden, süresinde ayıp ihbarı varmış gibi hüküm kurmasının bozmayı gerektireceği-