Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; davalının kefalet ettiği sözleşmelerle kullandırılan kredinin ödenmiş olması nedeniyle kefaletin sona erdiğinin kabulünde ve davacının icra takibinde kötüniyetli kabul edilmeyerek davalı yararına tazminata hükmedilmemesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun hükmün onanması gerekeceği-
İcra inkâr tazminatına karar verilebilmesi için alacağın likit olması ve yargılamayı gerekli kılmaması gereklidir. Davaya konu kaçak su bedeli taraflar arasında ihtilaflı olup bu nedenle icra inkar tazminatına hükmedilmesi doğru değil ise de, bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, HUMK.’ nun 438. maddesi uyarınca kararı düzeltilerek onanması gerekeceği-
Takipten sonrası için faize faiz yürütülmesine olanak sağlayacak biçimde hüküm kurulmasının bozmayı gerektireceği-
Dava konusu alacağın iflas masasına nizalı olarak kaydedildiğinin ve ilgili dava sonucunun beklenilmesine karar verildiğinin, iflas idaresi memurluğunun dosyadaki cevabi yazısından anlaşılmakla, bu durumda davanın “kayıt kabul davası” olarak görülüp sonuçlandırılması gerekirken, “davanın konusuz kaldığı” gerekçesi ile karar vermenin bozmayı gerektireceği-
Davalı ödeme savunmasında bulunmuş ve savunmasının kanıtı olarak ödeme belgeleri sunmuştur. Davacı “ödeme belgelerinin çekle ilgili olmadığını, daha önceki işler karşılığı düzenlendiğini” bildirmiştir. Bu durumda kural olarak “ödeme belgelerinin başka bir alacağa yönelik olduğunu” iddia eden davacının iddiasını yazılı delille kanıtlaması gerekirse de, ödeme belgelerinin bir kısmı çekin keşide tarihinden önceki tarihleri taşımaktadır. Hal böyle olunca “önceki tarihli ödeme belgelerinin dava konusu çeke yönelik olduğu”nun kabulü doğru görülmez. “Bu belgelerin dava konusu çeke yönelik olduğu”nun ispat yükü ise davalı taraftadır. Mahkemece, bu yönler gözetilmeden oluşturulan kararın bozulması gerekeceği-
B.K. uyarınca ‘asıl borç tediye ile veya sair bir suretle sakıt olduğu takdirde, kefalet ve rehin ve sair fer’i haklar dahi sakıt olur. Evvelce işleyen faizleri talep hakkının mahfuz bulunduğu beyan edilmiş veya hal icabından neş’et eylemiş olmadıkça bu faizler talep olunamaz’ hükmüne göre davacı alacaklı önceki icra takibi sonunda icra dosyasına yatırılan parayı, ihtirazı kayıt koymaksızın tahsil ettiğine göre, daha sonra işleyecek faizleri talep hakkının ortadan kalktığı düşünülmeden, mahkemece aksi doğrultuda karar alınmış olmasının bozmayı gerektireceği-
BK.’ nun 101. maddesi uyarınca; borcun ödeneceği gün taraflarca ortaklaşa kararlaştırılmamışsa muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla mütemerrit olur. Somut olayda icra takibinden önce temerrüt gerçekleşmediği halde, işlemiş faize hükmedilmesinin, hükmün bozulmasına neden olacağı-
Su idaresi abonelerine gönderdiği faturalarda su bedellerinin ödenmesi konusunda ihbarda da bulunduğundan, bu alacak için girişilen icra takiplerinde son ödeme tarihinden itibaren geçmiş günler faizlerinin istenebileceği-
Usulüne uygun tutulmadığı saptanan davacı defteri lehe delil teşkil etmez ise de, davacı aleyhine delil oluşturur. Mahkemece bu yönlerin gözetilmemesi isabetsiz olduğu gibi, 26.12.2005 tarihli oturumda davalı defterinin incelenmesine karar verildiği halde bu ara kararı yerine getirilmeden ve takipten önce yapıldığı bilirkişi raporu ile belirlenen ödeme de nazara alınmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının, hükmün bozulmasına neden olacağı-
Mahkemece, “kiralayan davacının; kiralanan taşınmazı, akitten maksut olunan kullanılmaya elverişli şekilde teslim ettiğini kanıtlayamadığı”ndan, “davalının akdi fasihinde haklı olduğu” gerekçesi ile “davanın reddine” karar verilmesinde yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-