Davacı İSKİ ile davalı şirket arasında davalıya ait işyerinin su ihtiyacının karşılanması amacı ile abonelik sözleşmesi imzalanmıştır. Uyuşmazlığın çözümünde genel mahkemelerin görevli olacağı-
Davacı satışa konu malların davalının Posof’ daki şantiyesine teslim edildiğini iddia etmiş, davalı vekili de cevap dilekçesindeki açıklamaları ile “davacının belirtilen yere mal getirdiğini, ancak ilk zamanlar iyi mal getirdiği halde daha sonra ayıplı mal getirdiğinden” söz ederek, malların Posof’ daki şantiyede teslim edildiği yolundaki iddiayı kabul etmiştir. Bu durumda sözleşmenin ifa yerinin Posof olduğunun ve İİK.’ nun 50. maddesi yollaması ile HMK.’ nun 10. maddesi uyarınca Posof İcra Daireleri ve Mahkemelerinin de yetkili olduğu gözetilerek, işin esasına girilmesi gerekirken, somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulmasının, hükmün bozulmasına neden olacağı-
Davalı cevap dilekçesinde; ödeme savunmasının dayanağı olarak ödeme makbuzu sunmuştur. Davacı vekili “makbuz altında imzası bulunanın, müvekkilinin çalışanı olduğunu” kabul etmekle birlikte “para tahsil etmeye yetkisi bulunmadığını” ileri sürmüştür. TBK. nun 551 ve 552. maddeleri hükmü göz önüne alınarak, mahkemenin bu konuda inceleme yaparak hüküm kurması gerekeceği-
Taraflar arasındaki hukuki ilişkinin niteliği ve miktarı gözetildiğinde; davacının iddialarını yazılı delille kanıtlaması gerekeceği, davalının açık muvafakati olmadan tanık dinletilemeyeceği, tarafların tacir oldukları gözetilerek, taraf defterlerinin bilirkişiye incelettirilerek Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, oluşacak duruma göre karar verilmesi gerekeceği-
Kesinleşen icra takibine karşı “itirazın iptali davası” açılamayacağı-
Davalı banka vekilinin itirazında icra müdürlüğünün yetkisine itiraz etmemiş olması nedeniyle, icra dairesinin yetkisinin kesinleştiği gözetilmeden, bu konuda karar alınıp, “talep halinde dosyanın yetkili icra dairesine gönderilmesine” hükmedilmesinin bozmayı gerektireceği-
Taraflar arasındaki alım-satım ilişkisi nedeni ile çekle ödeme yapıldığı tarafların kabulündedir. Her ne kadar davacı “satış bedelinin döviz olarak kararlaştırıldığını” iddia edip ‘’fiyat farkı’’ adı altında fatura düzenlemek sureti ile buna dayanarak talepte bulunmuş ise de “satış bedeline karşılık davalıdan TL cinsinden çek aldığını” bildirmiştir. Gerek çek alırken, gerekse de çekin tahsili sırasında ihtirazı kayıt konulmadığına göre, davacının fiyat farkı talebinde haksız olacağı ve bu nedenle de davanın reddi gerekeceği-
Akdi ilişki ve mal teslimi konuları kural olarak yazılı belge ile kanıtlanması gerekip, tanık beyanı ile davanın kabulünün bozmayı gerektireceği-
Davalı abone olup, abone sözleşmesi gereğince kullanılan su bedelinden, kullanıcı ile birlikte müteselsilen sorumlum ise de, Su Nizamnamesi gereğince suyun kesilmemesi ve borcun artmasına davalının sebebiyet verip vermediği araştırılarak, TBK.’nun 52. maddesi gözetilerek karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, “yanlar arasında resmi şekilde satış vaadi sözleşmesi akdedilmemesi nedeniyle tarafların aldıkları bedeli iade etmekle yükümlü oldukları” gerekçesi ile “davanın kabulüne” karar vermesinde yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-