Davacı delil olarak davalının imzasını taşıdığını iddia ettiği ödeme talimatına ilişkin belgeler sunmuş, davalı ise “bu belgelerdeki imzaların kendisine ait olmadığını” savunmuştur. Bu durumda mahkemece, “anılan belgeler altındaki imzaların davalının eli ürünü olup olmadığı” yönünden imza incelemesi yaptırılarak oluşacak duruma göre karar gerekeceği-
2918 sayılı Yasa’nın 20/d maddesi uyarınca “trafikte tescilli araçların noter dışında ki her türlü satış ve devri” geçersizdir. Geçersiz satışlarda herkes aldığını iade etmekle yükümlüdür. Esasen bu yönler mahkemenin de kabulündedir. Yerel mahkemenin “davanın niteliği itibarı ile birlikte ifa kuralının uygulanamayacağı” yönündeki gerekçesinde ise isabet bulunmamaktadır. Zira Yargıtay YHGK.’nun 23.10.2010 tarih 2001/13-794 E,2002/844 K sayılı kararının içeriğinden de anlaşılacağı üzere; itirazın iptali davasında birlikte ifa kuralı uygulamak sureti ile hüküm kurulması mümkündür. Bu durumda mahkemece “davacı elindeki aracın davalıya iadesi kaydı ile itirazın iptali” yönünde bir hüküm kurulmasının mümkün olacağı-
Esas hakkında hüküm tesis eden mahkemenin yargılama giderleri hakkında da karar vermesi gerekeceği-
Sahte teminat mektubu nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan dava sonucunda mahkemece davacının olayda %25, davalı bankanın %75 oranında kusurlu bulunduğu kabul edilerek karar verilmiştir. Son bilirkişi raporunda davacı şirketin bankaya yazılı olarak müracaat etmemesi ve yazılı teyit almaması nedeniyle kusurlu olduğu, davalı bankanın da sahte teminat mektubunda iğfal kabiliyeti olsa bile bankanın BK.’ nun 101. maddesi uyarınca daha dikkatli ve özenli olması gerektiği, bu nedenle kusurlu olduğu belirtilmiştir. Görüldüğü gibi olayda her iki tarafında kusurlu olduğu, birinin kusurunun diğerinin kusurundan daha fazla olduğunu gösterir bir hal olmadığı gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Dava, senede dayalı ilamsız takibe yönelik itirazın iptaline ilişkin olup, mahkemece İİK.’ nun 67/2. maddesi hükmü uyarınca davanın kabul edilen miktarı üzerinden davacı yararına tazminata karar vermesi gerekirken yazılı gerekçeyle reddi doğru olmadığı gibi, davacı yararına eksik vekâlet ücreti takdirinin de hükmün bozulmasına neden olacağı-
BK. 53. maddesine (şimdi; TBK. mad. 74) göre her ne kadar ceza mahkemesinin beraat kararı hukuk hakimini bağlamaz ise de tesbit edilen maddi olguların hukuk hakimini bağlayacağı, hal böyle olunca mahkemece davacı şirket yetkilileri hakkında açılan ceza davasının sonucunun beklenerek hasıl olacak duruma göre hüküm kurulması gerekeceği-
Kabul edilmeyen veresiye fişlerine konu akaryakıtın davalıya teslim edildiğini ispat külfeti davacı taraftadır. Anılan veresiye fişlerinde imza bulunduğuna göre, bu imzaların davalı ya da çalışanına ait olup olmadığı yönünde araştırma ve inceleme yapılmalı, davalının sunduğu faturaların kapalı fatura olduğu ve kapalı faturanın ödemeye karine teşkil ettiği ve anılan faturaların dava konusu alacakla ilgili bulunmadığı başka bir alacağa ilişkin olduğu yolundaki iddianın davacı tarafça ispatlanması gerektiği hususları gözetilerek, toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre bir karar vermek gerekirken, mahkemece bu yönler üzerinde durulup araştırma ve inceleme yapılmadan yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmadığı gibi, takipten önce davalının temerrüde düştüğü kanıtlanamadığı halde, işlemiş faize hükmedilmesi ve takip tarihindeki yasal faiz oranı araştırılmadan ve dayanağı gösterilmeden %42 faize hükmedilmesinin de hükmün bozulmasını gerektireceği-
Dava konusu alacağın faturaya dayalı olup, likit, bir başka deyişle “hesap edilebilir, belirlenebilir” olduğu gözetilerek, İİK.’ nun 67/2. maddesi gereğince icra inkar tazminatına hükmolunması gerekirken, yazılı gerekçeyle bu yöndeki talebin reddine karar verilmiş olmasının, hükmün bozulmasına neden olacağı-
Takibe sadece icra dairesinin yetkisi yönünden itiraz edilmesi halinde yetki itirazının icra mahkemesince incelenmesi gerektiği-
Davalının borcu kabul etmesi durumunda “konusuz kalan dava hakkında karar oluşturulmasına yer olmadığı” şeklinde karar alınırken, inkâr tazminatına hükmedilmesinde yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-