TTK. 8/2 (şimdi; Yeni TTK. mad. 8 ve 9) uyarınca «ticari iş niteliğindeki karz akitlerinde üç aydan aşağı olmamak üzere tahakkuk ettirilen akdi faizin, anaparaya ekleneceği ve yeniden akdi faiz yürütülebileceği–
Ortada geçerli bir icra takibinin bulunmadığı (dava konusu icra takibinin davalı hakkında verilmiş olan iflas kararının kesinleşmesiyle düşmüş olduğu) durumlarda, itirazın iptali davası sonucunda inkâr tazminatına hükmedilemeyeceği–
Dava olunanın değeri itibariyle, karşı tarafın açık muvafakati olmaksızın tanık dinlenemeyeceğini öngören HUMK.'nun 288 ve 289. maddeleri dikkate alınmadan tanık dinlenmesinin ve tanık sözlerine değer verilerek hüküm kurulmasının hatalı olup bozmayı gerektireceği-
Bir yıllık hak düşürücü süreden sonra «itirazın iptali davası» olarak açılmış olan davanın ıslah istemi olmaksızın salt dava ekonomisi kurallarına dayanılarak «alacak davası» olarak görülemeyeceği–
İİK.nun 67. maddesine dayalı olarak açılan itirazın iptali davasının, bir yıllık süre içinde açılmaması halinde, bu nedenle reddine karar verilmesinin zorunlu olduğu, bu davanın, davayı ıslah istemi olmaksızın, alacak (tahsil) davası olarak görülüp karara bağlanmasının, hukuken kabul edilemeyeceği-
Borçlar Kanunu’nun "mahdut olmayan zaman için kefalet" başlığını taşıyan 494. maddesinin mutlak emredici kurallardan olmadığı; sözleşme ile aksinin kararlaştırılmasının mümkün olduğu, teminat mektubu olarak kullandırılan kredinin kefilden tahsili için genel haciz yoluyla girişilen icra takibine vaki itirazın iptali davasında; icra takibi sırasında teminat mektubu henüz nakde çevrilmemiş olduğundan, davacı, bu evrede icra takibine girişmekte haksız ise de, harcını yatırmak suretiyle varlığını iddia ettiği alacağının tahsili için bu davayı açtığına göre usul ekonomisi nazara alınarak davaya alacak davası olarak bakılmasının gerekeceği-