Dava olunanın değeri itibariyle, karşı tarafın açık muvafakati olmaksızın tanık dinlenemeyeceğini öngören HUMK.'nun 288 ve 289. maddeleri dikkate alınmadan tanık dinlenmesinin ve tanık sözlerine değer verilerek hüküm kurulmasının hatalı olup bozmayı gerektireceği-
Bir yıllık hak düşürücü süreden sonra «itirazın iptali davası» olarak açılmış olan davanın ıslah istemi olmaksızın salt dava ekonomisi kurallarına dayanılarak «alacak davası» olarak görülemeyeceği–
İİK.nun 67. maddesine dayalı olarak açılan itirazın iptali davasının, bir yıllık süre içinde açılmaması halinde, bu nedenle reddine karar verilmesinin zorunlu olduğu, bu davanın, davayı ıslah istemi olmaksızın, alacak (tahsil) davası olarak görülüp karara bağlanmasının, hukuken kabul edilemeyeceği-
Ödeme def’inin davalı tarafından isbat edilmesi gerekeceği–
Kambiyo senedinden kaynaklanan alacaklar
Borçlar Kanunu’nun "mahdut olmayan zaman için kefalet" başlığını taşıyan 494. maddesinin mutlak emredici kurallardan olmadığı; sözleşme ile aksinin kararlaştırılmasının mümkün olduğu, teminat mektubu olarak kullandırılan kredinin kefilden tahsili için genel haciz yoluyla girişilen icra takibine vaki itirazın iptali davasında; icra takibi sırasında teminat mektubu henüz nakde çevrilmemiş olduğundan, davacı, bu evrede icra takibine girişmekte haksız ise de, harcını yatırmak suretiyle varlığını iddia ettiği alacağının tahsili için bu davayı açtığına göre usul ekonomisi nazara alınarak davaya alacak davası olarak bakılmasının gerekeceği-
«Müşterek borçlu» ve «müteselsil kefil» sıfatıyla kişisel olarak borçlu durumuna girmiş olan kişinin, «üçüncü kişi» konumunda sayılmayacağı ve alacağın muacceliyeti için MK. 887 uyarınca ihbara gerek bulunmadığı–
Ödeme emrine «veli», «vasi» veya «mirasçı» tarafından itiraz edilmiş olması halinde inkar tazminatına hükmedilebilmesi için bunların kötüniyetli olduklarının isbatı gerektiği–
