Davanın, iştirak nafakasının arttırılması ve yoksulluk nafakası istemine ilişkin olduğu, taraflar arasında davacının açtığı boşanma davasında; tarafların boşanmalarına, müşterek çocuk için iştirak nafakasına hükmedildiği, davacının geliri var olduğu gerekçesiyle yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verildiğinin ve kararın bu şekilde temyiz edilmeksizin kesinleştiğinin anlaşıldığı, artık kesinleşen bu kararın; yanlar arasında "kesin hüküm" teşkil edeceği, kesin hükmün ise, dava şartı olup, hükmü veren mahkeme de dahil diğer bütün mahkemeleri bağlayıcı nitelikte olduğu, bu nedenle yeni açılan bir davada önceki kesin hükmün sonuçlarını değiştirecek şekilde karar verilemeyeceği, o halde mahkemece yoksulluk nafakası yönünden talebin kesin hüküm nedeniyle reddi gerekirken, kesinleşen önceki hükmü değiştirir nitelikte karar tesisinin usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektireceği-
Türkiye; kanuna aykırı olarak küçüklerin yerlerinin değiştirilmesinin zararlı etkilerinden korumak amacıyla "Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Veçhelerine Dair Sözleşme"ye 03.01.1999 tarihinde katılmış olup; geri dönmesinin çocuğun fiziki, psikolojik bir tehlikeye maruz kalacağı veya başka bir şekilde müsamaha edilmeyecek bir duruma düşeceğine dair ciddi bir riskin varlığı da ispat edilmediğinden, sözleşmedeki hükümlerin tedbir niteliğinde olduğu da dikkate alınarak iade kararı verilmesi gerekeceği-
İştirak nafakası kararın kesinleşmesiyle ödenmeye başlanacağı ve çocuk ergin oluncaya kadar devam edeceği, iştirak nafakasının çocuğa harcanmak üzere alacaklı olan, velayet hakkı sahibine verileceği-
Davanın, iştirak nafakasının artırılması talebi olduğu, davada, öncelikle tarafların yargılamadan haberdar edilerek taraf teşkilinin sağlanmasının gerektiği, bunun da çıkarılacak davetiyenin usulüne uygun olarak tebliği ile mümkün olduğu, dava dilekçesinin davalıya 7201 S.K. 35. M. gereğince tebliğ edildiği ve yargılamanın davalının yokluğunda yapılıp sonuçlandırıldığı, ancak, tebligatın yapıldığı adres davalının MERNİS adresi olmadığı gibi bu adres davalıya daha önce tebligat yapılmış eski adresi olmadığından sözü edilen tebligat usulsüz olup davalıya dava dilekçesinin usulüne uygun şekilde tebliğ edilmediği ve taraf teşkili sağlanmadan yargılama yapılarak hükmün kurulduğu, "Hukuki Dinlenilme Hakkı" tanınmadan hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olacağı-
Çocuğun ergin olduğu tarihten önce tahakkuk etmiş iştirak nafakası alacağından feragatinin hukuki sonuç doğurmayacağı-
Küçüklere bağlanan iştirak nafakasının, küçüğün ergin olduğu tarihte kendiliğinden sona ereceği, bu tarihten sonra reşit olan çocuğun mahkemeye müracaatla anne ya da babasından yardım nafakası talep edebileceği-
Boşanmayla yoksulluğa düşecek olan tarafın kusuru daha ağır olmamak şartıyla diğer taraftan yoksulluk nafakası isteyebileceği- Ciddi ve ikna edici deliller olmadan, ananın bakım ve şefkatine muhtaç olan küçük çocuğun velayetinin babaya verilmesinin doğru olmayacağı-
Velayeti düzenlenen çocuğun, idrak çağında olması halinde, kendisini yakından ilgilendiren bu konuda ona danışılması ve görüşünün alınması gerekeceği, çocuğun kendi çıkarına ters düşmediği takdirde, buna önem verilmesi ve gerektiğinde uzman bilirkişiden de görüş alınmak suretiyle birlikte değerlendirme yapılarak kararı verilmesi gerekeceği-
Tarafların Bayburt şehir merkezinde oturdukları, davalının çocuklarıyla birlikte oturduğu sosyal çevrenin diğer mahallelere göre nispeten risk ve suç teşkil eden davranışların yoğunlukla meydana geldiği bir yer olduğu, müşterek çocuklardan 29.09.1994 doğumlu ile 01.01.1997 doğumlunun riskli sayılabilecek kişilerle arkadaşlık yaptığı, eve gece geç saatlerde gelme gibi davranışlarının olduğu, davalı annenin çocukları disiplin altına almada yetersiz kaldığı, bu hususların sosyal inceleme raporu ile tespit edildiğinden; çocukların bedeni, fikri ve ahlaki gelişimleri anne yanında tehlikede olup, her üç çocuğun da velayetlerinin babaya bırakılması gerekeceği-
Boşanmanın eki niteliğinde olan yoksulluk ve iştirak nafakasının hüküm kesinleşmeden takibe konulamayacağı,tedbir nafakasının ise hüküm kesinleşmeden icra edilebileceği-