Somut olayda alacağın TMK.182/2. maddesinde belirtilen iştirak nafakasından kaynaklandığının ve dolayısıyla Aile Hukukuna ilişkin bulunduğunun anlaşıldığı, o halde, davaya Aile Mahkemesi’nde bakılması gerektiği gözetilerek, dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle reddi gerekirken esas hakkında hüküm kurulmasının doğru görülmediği-
"Bölge Adliye Mahkemelerinin Resmi Gazete'de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar 1086 s. K.'un temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin" uygulanmasına devam olunacağı" öngörüldüğü- Aile mahkemelerince verilen kararların yasal süre geçtikten sonra temyiz edilmesi veya temyiz kabiliyetinin bulunmaması halinde dosyanın yerel mahkemece temyiz isteminin reddine karar verilmeden, Yargıtay'a gönderilmesi durumunda; HUMK'nun 2494 s. K. ile değişik 432/4.maddesine göre, bu konuda bir karar verilmek üzere, dosya mahalline geri çevrilmeden doğrudan doğruya Yargıtay'ca da temyiz isteminin reddine karar verilebileceği- Kardeşlerin birbirinden ayrılması onların ruhi ve bedeni gelişmelerini olumsuz şekilde etkileyeceğinden; mümkün olduğunca ve haklı sebepler bulunmadıkça kardeşlerin birbirinden ayrılmaması gerektiği- Tarafların müşterek çocuğunun anne yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikenin varlığı da ispat edilmediği halde çocuğun babası ve babaannesinin etkisiyle baba yanında kalmak istediğinin düşünüldüğü ve küçüklerin velayetlerinin anneye verilmesi yönündeki bilirkişi raporu da göz önüne alınmadan, çocuğun velayetinin TMK.'nu mad. 182, 336/2 uyarınca anneye bırakılması gerektiği-
Somut davada, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, müşterek çocuğun yaşı, eğitim durumu, ihtiyaçları, ekonomik göstergelerdeki değişim ile TÜİK’in yayınladığı ÜFE artış oranı ve nafaka yükümlüsünün (davalı babanın) gelir durumu nazara alındığında; artırılan iştirak nafakası miktarı fazla olup, TMK. 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bulunmadığı-
Karar tarihinde ergin olan çocuk tarafından harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir yardım nafakası davası da bulunmadığından; mahkemece, müşterek çocuk lehine takdir olunan tedbir nafakasının ergin olduğu tarihe kadar geçerli olduğunun belirtilmesi ve bu çocuk için talep edilen iştirak nafakasının reddine karar verilmesi gerektiği- 
Mahkemece, tarafların ekonomik ve sosyal durumları tam ve sağlıklı olarak saptandıktan ve özellikle davacı ile müşterek çocuğun çalışıp çalışmadıkları, çalışıyorlar ise sürekli bir işlerinin olup olmadığı, ne kadar gelir elde edip etmediklerinin araştırılmasından sonra, nafakanın niteliği, müşterek çocukların yaşı, eğitim durumları, ihtiyaçları ile tarafların gerçekleşen ekonomik ve sosyal durumlarına göre davalı babayı ödemede zorlamayacak, onu zarurete düşürmeyecek şekilde TMK'nun 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bir miktar nafakaya hükmedilmesi gerekirken, nafaka yükümlüsü (davalı babanın) gelir durumu nazara alındığında yüksek oranda nafakaya karar verilmesinin bozmayı gerektirdiği-
Nafaka ve nafakanın artırılması davaları kanundan doğan bir alacağın tespiti ve tahsili davası niteliğinde olup, davanın açıldığı tarihten itibaren hüküm ifade edeceği-
Tarafların gerçekleşen ekonomik ve sosyal durumlarına göre, yoksulluk ve iştirak nafakasının nitelikleri, yoksulluk nafakası hakkında TÜİK'in yayınladığı ÜFE oranının da dikkate alınarak, davacının geçimi için gerekli, müşterek çocuğun yaşı, eğitim durumu, ihtiyaçları ile davalıyı ödemede zorlamayacak, onu zarurete düşürmeyecek şekilde TMK'nun 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bir karar verilmesinin gerekeceği-
Mahkemece, nafaka takdir edilirken; çocuğun yaşı ve ihtiyaçlarının yanında, ana-babanın gelir durumunun da gözetilmesinin ve nafaka yükümlüsünün (babanın) gelir durumu ile orantılı olacak şekilde hakkaniyete uygun bir nafakaya hükmedilmesinin gerekeceği-
Ana yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikelerin varlığı da ispat edilmediği halde ana bakım, şefkatine muhtaç 2 yaşındaki çocuğun velayetinin anneye bırakılması gerektiği- Cevap dilekçesi ile, ziynet eşyalarını olmazsa bedelini talep etmiştir. Davalının cevap dilekçesi ile, ziynet eşyalarını olmazsa bedelini talep etmesi yönünden harcı yatırılarak usulüne uygun açılmış bir davası veya karşı davası bulunmadığından; mahkemece bu talep yönünden "karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde hüküm kurulması gerektiği- 
Velayeti anneye verilen 1 yaşındaki müşterek çocuğun anne bakım ve şefkatine muhtaç olup, baba yanında yatılı kalacak şekilde kişisel ilişki düzenlemesi bedeni ve fikri gelişimini olumsuz etkileyeceğinden; müşterek çocuğun yaşı gözönüne alınarak babayla yatılı kalmayacak şekilde uygun süreyle kişisel ilişkinin düzenlenmesi gerektiği-