İştirak nafakasının çocukların yaşı, eğitim durumu, günün ekonomik koşulları ile genel ihtiyaçları ve ana-babanın mali durumlarına göre takdir edilmesinin gerekeceği, ayrıca, nafakanın takdirinde birlik devam ederken çocukların alıştığı yaşama şeklinin de dikkate alınmasının gerekeceği-
Çocuğun çıkarına açıkça ters düşmediği takdirde ifade edeceği görüşe önem verilmesi gerektiği; 13 yaşında idrak çağındaki çocuğun mahkemece görüşüne başvurulması ve velayetle ilgili tercihinin sorulması, gerektiğinde uzman bilirkişilerden de rapor alınması, tüm deliller birlikte değerlendirilip velayet hakkında sonucu uyarınca karar verilmesi gerektiği- 
Velayeti anneye verilen çocuk ile baba arasında her yılın 1 Temmuz 31 Temmuz dönemi ve sömestr tatilinin ilk haftası kurulan kişisel ilişki süreleri 1 yaşındaki çocuğun yaşı itibariyle, bedeni gelişmesini engelleyecek nitelikte olduğu gibi, her hafta kurulan kişisel ilişkide anneyi sürekli eve bağımlı hale getirerek ve velayet görevini gerektiği şekilde yerine getirmesine engel olacak nitelikte olduğundan; küçükle baba arasında kişisel ilişki kurulurken çocuğun yaşı da dikkate alınarak, yatılı olmayacak şekilde daha uygun düzenleme yapılması gerektiği- 
Somut olayda alacağın TMK.182/2. maddesinde belirtilen iştirak nafakasından kaynaklandığının ve dolayısıyla Aile Hukukuna ilişkin bulunduğunun anlaşıldığı, o halde, davaya Aile Mahkemesi’nde bakılması gerektiği gözetilerek, dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle reddi gerekirken esas hakkında hüküm kurulmasının doğru görülmediği-
"Bölge Adliye Mahkemelerinin Resmi Gazete'de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar 1086 s. K.'un temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin" uygulanmasına devam olunacağı" öngörüldüğü- Aile mahkemelerince verilen kararların yasal süre geçtikten sonra temyiz edilmesi veya temyiz kabiliyetinin bulunmaması halinde dosyanın yerel mahkemece temyiz isteminin reddine karar verilmeden, Yargıtay'a gönderilmesi durumunda; HUMK'nun 2494 s. K. ile değişik 432/4.maddesine göre, bu konuda bir karar verilmek üzere, dosya mahalline geri çevrilmeden doğrudan doğruya Yargıtay'ca da temyiz isteminin reddine karar verilebileceği- Kardeşlerin birbirinden ayrılması onların ruhi ve bedeni gelişmelerini olumsuz şekilde etkileyeceğinden; mümkün olduğunca ve haklı sebepler bulunmadıkça kardeşlerin birbirinden ayrılmaması gerektiği- Tarafların müşterek çocuğunun anne yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller bulunmadığı ve hemen meydana gelecek tehlikenin varlığı da ispat edilmediği halde çocuğun babası ve babaannesinin etkisiyle baba yanında kalmak istediğinin düşünüldüğü ve küçüklerin velayetlerinin anneye verilmesi yönündeki bilirkişi raporu da göz önüne alınmadan, çocuğun velayetinin TMK.'nu mad. 182, 336/2 uyarınca anneye bırakılması gerektiği-
Somut davada, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, müşterek çocuğun yaşı, eğitim durumu, ihtiyaçları, ekonomik göstergelerdeki değişim ile TÜİK’in yayınladığı ÜFE artış oranı ve nafaka yükümlüsünün (davalı babanın) gelir durumu nazara alındığında; artırılan iştirak nafakası miktarı fazla olup, TMK. 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bulunmadığı-
Karar tarihinde ergin olan çocuk tarafından harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir yardım nafakası davası da bulunmadığından; mahkemece, müşterek çocuk lehine takdir olunan tedbir nafakasının ergin olduğu tarihe kadar geçerli olduğunun belirtilmesi ve bu çocuk için talep edilen iştirak nafakasının reddine karar verilmesi gerektiği- 
Mahkemece, tarafların ekonomik ve sosyal durumları tam ve sağlıklı olarak saptandıktan ve özellikle davacı ile müşterek çocuğun çalışıp çalışmadıkları, çalışıyorlar ise sürekli bir işlerinin olup olmadığı, ne kadar gelir elde edip etmediklerinin araştırılmasından sonra, nafakanın niteliği, müşterek çocukların yaşı, eğitim durumları, ihtiyaçları ile tarafların gerçekleşen ekonomik ve sosyal durumlarına göre davalı babayı ödemede zorlamayacak, onu zarurete düşürmeyecek şekilde TMK'nun 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bir miktar nafakaya hükmedilmesi gerekirken, nafaka yükümlüsü (davalı babanın) gelir durumu nazara alındığında yüksek oranda nafakaya karar verilmesinin bozmayı gerektirdiği-
Nafaka ve nafakanın artırılması davaları kanundan doğan bir alacağın tespiti ve tahsili davası niteliğinde olup, davanın açıldığı tarihten itibaren hüküm ifade edeceği-