Mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararı İİK'nun 72/4 maddesi kapsamında davalının dava konusu cezai şart bakımından davacıya yönelik icra takibi yapmasını engelleyen bir ihtiyati tedbir olmadığından bu kanun gereğince davacı aleyhine %40 tazminatı verilmesinin doğru olmadığı, iş bu davada davacının haksız olduğu kesinleştikten sonra davalının teminat mektubunu geç tahsil etmesinden dolayı bir zararı doğarsa bunun ayrı bir davanın konusu olabileceği, ancak iş bu davada davacının İİK'nun 72/4 maddesi gereğince tazminatla sorumlu tutulması doğru olmadığı gibi ilk derece mahkemesinin hatalı uygulamasının istinaf mahkemesince de benimsenerek hatanın düzeltilmemesi ve davacının istinaf talebinin reddinin doğru olmadığı, İİK'nun 72/4 maddesinde yazılı bu tazminat davalı talep etmese bile mahkemece re'sen verilmesi gereken bir tazminat olduğundan, bu maddenin hatalı uygulanması halinde bu hususun istinaf ve temyiz incelemesi sırasında re'sen dikkate alınacağı-
Kambiyo senedine dayalı menfi tespit davasında, "senedin tedavüle çıkarılırken anlaşmaya aykırı doldurulduğunu" iddia eden davacı - borçlunun iddiasını yazılı delille ispat etmesi gerektiği-
Mahkemece HMK’nın 297. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca her bir talep hakkında açık ve infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde hüküm kurulması gerekeceği- Davalının dava konusu senedi bedelsiz olduğunu bile bile kötü niyetle iktisap ettiğinin ispatı için gösterilen ve mahkemece dinlenen tanığın beyanının, davalının kötü niyetini ispata yeterli olmadığı, ayrıca hükmüne uyulan bozma ilamından önceki gerekçeli kararda yapılan ticari defterlere ilişkin tespitlerin tekrarlanmasının da doğru olmadığı-
İİK’nun 72/4 maddesi uyarınca açılan menfi tespit istemine ilişkin davada, mahkemece alacaklı şirket aleyhine verilen ihtiyati tedbir kararından dolayı alacaklı alacağını geç almış bulunduğundan bundan doğan zararları gözönüne alınarak bu konuda bir karar verilmesi gerekirken mahkemece olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olması doğru olmadığı gibi, davalı şirketin kendini vekille temsil ettirdiği anlaşılmış olup aleyhine açılan davanın reddine karar verildiğine göre bu davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
İstinaf mahkemesince davacının takip alacaklısına yönelik kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş ise de davacının her üç davalı hakkındaki şikayeti üzerine dava konusu senetle ilgili açılan ceza davasında ... Asliye Ceza Mahkemesince verilen beraat kararı Yargıtay ......Ceza Dairesince davaya Ağır Ceza Mahkemesi tarafından bakılması gerektiği gerekçesiyle bozulmuş olması nedeniyle ceza davası sonucunda davacı şirketin eski yöneticileri davalılara isnat edilen nitelikli dolandırıcılık suçuna davalı ...'nun da iştirak ettiğinin kabulüyle davalı ... hakkında mahkumiyet kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde davalı ... aleyhine talep edilen kötü niyet tazminatı talebi kabul edileceğinden ceza mahkemesi kararının sonucunun beklenilmesi gerekeceği-
Davacının (09.03.2006 tarihli) birinci sözleşmenin olan (10.07.2006 tarihli) protokol ve (26.11.2008 tarihli) ikinci sözleşmeyle sahip olduğu haklara rağmen taraflar arasında yapılan sonraki hesap mutabakatlarının tümünde, davalı şirketten alacaklı değil, davalı şirkete bir miktar borçlu olduğunu kabul etmiş ve yine 3 adet çeki davalıya keşide etmiş olduğundan, davacının birinci sözleşmenin ek protokolü ve ikinci sözleşme ile hakkı olan prim alacaklarından rızaen feragat ettiği veya bu alacaklarını tahsil ettiği, diğer bir deyişle borç mutabakat tarihleri itibariyle davalıyı ibra etmiş olduğu-
Kambiyo senedinden dolayı borçlu olmadığının tespitini isteyen davacının sözleşme gereğini yerine getirdiği ve borçlu olmadığını senetle ispat etmesi gerektiği-
Açığa senet düzenlenmesinin mümkün olduğu, senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasının yazılı delille ispat edilmesi gerektiği, dayanılan savcılık dosyası ile icra hukuk mahkemesi dosyasının bu iddiayı ispat edecek nitelikte bulunmadığı-
İstinaf mahkemesinin ilk derece mahkeme tahkikatını yeterli görmediği, ilk derece mahkeme kararını zımnen kaldırarak tahkikat yapıldığı anlaşılmakla, istinaf mahkemesince bu durumda yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekirken istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar doğru olmadığı gibi istinaf mahkeme kararının hüküm fıkrasının 4. bendinde ‘’İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,’’ denilmek suretiyle duruşma yapılması gerçeğine aykırı sonuçla davacı lehine vekalet ücreti verilmemesinin de doğru olmadığı-
Bozma ilamından sonra alınan ek bilirkişi raporuna karşı davacı vekilinin sunduğu beyan dilekçesine ekli “Protokol” başlıklı fotokopi belgede borcun 20.205,00 TL olarak sabitlendiğinin belirtildiği, davalı vekili tarafından, davacının protokol imzalayarak borcu kabul ettiği beyan edilmiş olmakla söz konusu protokol davalı tarafça da kabul edilmiş olup temyiz aşamasında imza inkarında bulunulmasının mümkün olmadığı, b durumda mahkemece, taraflarca imzalandığı anlaşılan “Protokol” başlıklı borcun sabitlenip kabul edildiği belge uyarınca davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-