Dava konusu çekin, dava dışı bir şirket tarafından ilgili şirket lehine keşide edildiği ve lehtar tarafından birinci cironun beyaz ciro şeklinde yapıldığı, ikinci cironun ilgili şirket ve ilgili adi ortaklık adına adi ortaklardan birinin temsilcisi tarafından beyaz ciro şeklinde yapıldığı, davalının, bu çeki davalı şirket lehine ciro etmişse de bu cirodan sonra çekin ... Faktoring A.Ş’den alınarak süresi içinde bankaya ibraz edildiği, çekin karşılıksız çıkması üzerine çekin sorumluluk bedelinin alındığış ve ... Faktoring A.Ş’nin cirosunun iptal edildiği, bu durumda davalının 2. ciranta konumundaki adi ortaklığa karşı çekin ödenmeyen kısmı yönünden takip yapabileceği ve davacının da adi ortaklığın bir ortağı olarak adi ortaklığın borçlarından müteselsilen sorumlu olduğu için cebri icra tehdidi ile karşı karşıya kalacağı anlaşıldığından davacının davalı şirkete açtığı davanın konusuz kalmasının söz konusu olamayecağı, bu itibarla; davanın esasına ilişkin değerlendirmede ise ciroyu yapan adi ortaklığın hak sahibi olduğu bir çeki ciro edebilmesi tüm ortakların müşterek imzasına bağlı olduğu, adi ortaklık adına yapılan ciroda ise tek imza mevcut olduğundan bu cironun adi ortaklığı bağlamayacağı, hal böyle olunca, davacının davalı şirket aleyhine açtığı menfi tespit davası hakkında esasa ilişkin bir karar verilmesi gerektiği-
Kambiyo hukuku bakımından üzeri çizilen veya iptal edilen cironun yok hükmünde olduğu, bu durumda, davalı alacaklı banka, 6102 sayılı TTK’nun 790. maddesi gereğince, dava ve takip konusu çekteki ciro silsilesine göre bu çekin yetkili hamili olmadığından, temlik eden davalı banka tarafından bu çeke dayalı takip yapılamayacağı, bu itibarla mahkemece davacının menfi tespit davasının bu gerekçeyle kabulü gerekirken yazılı gerekçeyle kabulünün doğru olmadığı, hükmün bu nedenle bozulması gerekir ise de, bu yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılamayı gerektirmediği-
Somut olayda; hükmün gerekçe kısmında " Somut olayda davacı ve davalı şirket Ticaret Kanunu anlamında tacir iseler de taraflar arasındaki dava sigorta poliçesi yahut ticari ilişkiden değil, davacının işleteni olduğu araç ile davalıya sigortalı aracın karıştığı maddi hasarlı trafik kazasından kaynaklanmaktadır" şeklinde yazıldığının, dava konusunun davalının sigortalının konutunda çıkan yangın sebebiyle ödenen tazminatta borçlu olmadığının tespitine ilişkin olduğu ve böylece kararın gerekçesi ile sonucu arasında çelişki yaratıldığının görüldüğü, bu durum, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297/2. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden, 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas-1992/4 Karar Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uyarınca, gerekçe ile hüküm arasındaki çelişkinin giderildiği, hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların ayrı ayrı gösterildiği bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulmasına karar vermek gerekeceği-
Davacının dayandığı ödeme dekontunun incelemesinde ödemenin uyuşmazlık konusu bono karşılığı yapıldığı ya da ödemenin hangi borca ilişkin yapıldığına dair bir açıklamanın yapılmadığı, davalı tarafından davacının ödemesinin alacak hesabına kaydedildiği ve davacının borcundan mahsup edildiği, söz konusu ödemenin bonoya karşılık yapıldığına ilişkin defter kayıtlarında bir ibarenin bulunmadığı, bu durumda davacı, ödemenin bonoya karşı yapıldığını ispatlayamadığından, ilk derece mahkemesince davanın reddine dair kararın yerinde olduğu gözetilerek bir karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, davacının iddialarını ispat edecek nitelikte belge ve delili dosyaya sunamadığı, kıymetli evraka dayalı olan alacağın illetten mücerret olduğu, aksinin ancak yazılı belge ile ispatının mümkün olduğu, kaldı ki temel ilişkiye dayalı borçlu olunmadığı iddiasının keşideciye karşı ileri sürülebileceği, ciranta sıfatını taşıyan davalı alacaklıya karşı ileri sürülemeyeceği gerekçesiyle ispat edilemeyen menfi tespit davasının reddine, kötüniyet tazminatı talebinin kabulüne karar verilmesinin yerinde olduğu-
İtirazın iptali davasından sonra açılan menfi tespit davasının görülemeyeceği-
Davalılar vekilinin derdestlik itirazında bulunduğu .............Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararının kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak kesinleşmediyse kesinleşmesi beklenerek ... plakalı araçla ilgili bu davada taraflar arasındaki kesinleşen maddi vakaların ve talep sonuçlarının eldeki davada tarafları bağlayacağı gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Asıl davada davacının davalı tarafından teslim edilen anlaşmaya aykırı ve aliud teslim niteliğindeki betondan dolayı ürün bedelini ödemek zorunda olmadığı bu nedenle davacının davalıya ürün teslimi nedeni ile verilen çekten dolayı borcunun olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Davacının kredi sözleşmesinde imzası bulunmakta olup kefalet sorumluluğunun doğmamasının sebebinin diğer şekil şartlarının bulunmamasından kaynaklandığı, bu itibarla davalı bankanın takibi kötü niyetle yaptığının kabulünün mümkün olmadığı-
Alacaklı tarafından, borçlular aleyhine yapılan ilamsız takipte davalı alacaklı bankanın alacaklı sıfatı bulunmadığı gerekçesiyle davacıların menfi tespit isteminin kabulüne karar verilmiş ise de; bu tespitin doğru olmadığı, dava konusu 3 adet ilamsız takip olup, bu takiplerden birinde davacılardan ilkine, diğerinde diğer davacı asıl borçlu, 3. takipte ise her iki davacının başka bir asıl borçlunun kefili olarak borçlu sıfatı ile sorumlu tutulduğu, dava konusu takip dayanakları arasında yer alan “Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü Arasında Yapılan İşbirliği ile Uygulanan Kırsal Alanda Sosyal Destek Projesinden Yararlanan Kooperatif Ortaklarından Alınacak Taahhütname ve Borçlanma Sözleşmesidir.” sözleşmesinin başlığında kredinin ilgili şubeden alındığı belirtildiği gibi sözleşmenin 11-12-13 maddelerinde de kredi borcunun hem geri ödemesinin hem de zamanında ödenmemesi durumunda faiziyle birlikte ödemesinin bankaya yapılacağının belirtildiği, bu durumda bankanın alacaklı sıfatı bulunduğu, buna göre; davacıların şahsen kullandıkları ya da kefil oldukları kredilerle ilgili tüm belgeler toplanarak takip tarihi itibariyle borçlarının olup olmadığı ve varsa miktarının belirlenmesi için rapor almak, davalı banka tarafından davacıların takip tarihinde gerçek borçlarından daha fazla miktar için takip yapıldığının anlaşılması halinde fazla kısım için menfi tespit kararının verilmesi gerektiği-