Somut olayda, 27/01/2025 tarihli ihtiyati tedbir kararı verilmiş, kararı veren mahkemece ilgili icra dairesine kararın uygulanması için aynı tarihte yazı gönderilmiş, arabuluculuk süreci 27/01/2025 tarihinde başlamış ve 18/02/2025 tarihinde anlaşamama ile sonuçlanmış, 10.03.2025 tarihinde ikinci kez arabuluculuğa başvuru yapılmış, 28.03.2025 tarihinde anlaşamama ile sonuçlanmış, menfi tespit davası açıldığına dair kayıtların dosyasında yer almadığı anlaşılmış olup arabuluculuk sürecinde süreler durmuş ise de tedbir talep eden, borçlu tarafından menfi tespit davası açılmadığından HMK m. 397/1 gereğince ihtiyati tedbirin kendiliğinden kalkmış sayılacağı-
İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında, icra takibinin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği-
Davacı şirket yetkilisi adına atılmış olan imzanın davacı şirketin yetkilisi olan kişilerin eli ürün olmadığının tespit edildiği bu durumda çekin keşideci tarafından tanzim edilmemiş olması nedeniyle sahte çek olduğu, sahtecilik iddiası herkese karşı ileri sürülebilen mutlak defilerden olup çek hamillerinin iyiniyetli olup olmamaları hukuki sonucu değiştirmeyeceğinden, menfi tespit talebinin kabulüne karar verilmesi yerinde olduğu-
Kaçak elektrik kullanılmadığı ileri sürülerek açılan menfi tespit davasında, ispat yükünün davalı alacaklıda olduğu-
İcra dosyasına konu senetler nedeniyle açılan menfi tespit davasının arabuluculuğa tabi olduğu ve arabuluculuk dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verileceği-
Taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesi bulunmadığı, toplanan delillere göre davacının dava takibi değil davadan önce müvekkili ile diğer taraf arasında uzlaşma işlemlerine ilişkin hizmet verdiğinin anlaşıldığı, davacının vekil olarak düzenlediği protokolün davalı tarafından imzalanmış olmasına rağmen dava dışı şirket tarafından imzalanmadığı dolayısıyla söz konusu protokolün dava dışı uzlaşma belgesi olarak kabul edilemeyeceği-
Tasarrufun iptali davalarında alacaklıya alacağını tahsil olanağı sağlanırken bu alacaklının alacağının şeklen varlığının değil, gerçekliğinin amaçlandığı- Ancak bu amaç için ve davalı üçüncü kişinin alacağın gerçek olmadığı yönünde bir iddiası olması gerektiği gibi bu iddianın somut olgulara dayandırılması gerektiği- Her soyut iddia için tasarrufun iptali davasına bakan hakimi, alacağın var olup olmadığını ticaret hukuku ilkeleri içerisinde bir menfi tesbit yargılaması gibi araştırma zorunluluğunu doğurmayacağı- Öncelikle, davalı üçüncü kişinin alacağın gerçek olmadığı iddiasının gerisinde alacaklı ve borçlunun anlaşma ile böyle bir borcu yaratabileceği yönünde ciddi şüphe uyandıran verilerin sunulması gerektiği- Davalı üçüncü kişi tarafından alacağın gerçek olmadığı yönünde bir iddia ileri sürülmediği gibi cevap dilekçesi dahi sunulmamış, takip dosyasındaki hacizlerde üçüncü kişilerin istihkak iddiaları ile karşılaşılmış, davacı alacaklı ile borçlunun anlaşarak bir borç ilişkisi ve devamında takip yarattıkları gibi bir durumun bulunmadığı anlaşılmış olduğundan, bu olguların ötesine geçilerek tasarrufun iptali davasında davacı alacaklının alacağının gerçek olduğunu ispatla sorumlu tutulmasın davacının adil yargılanma hakkını ihlal edeceği-
Çekin davacı ile davalı şirket arasındaki ticari ilişki nedeniyle davacının şirketten alacağı ürünler nedeniyle doğabilecek borcuna karşılık verildiğinin, davalı ve şirketin faktoring sözleşmesinin tarafı olup aynı yerde faaliyet gösterdiklerinin, müteselsil kefil olan şirket ortaklarının aynı kişiler olduğunun, sözleşmenin her iki şirket adına aynı yetkili kişi tarafından imzalandığının, davalı faktoring şirketince senedi düzenleyen ve diğer ilgililer açısından da borcun varlığı bakımından teyit işlemleri yapıldıktan sonra olumlu bir sonuca varılması halinde faktoring işlemi yapılması gerektiği halde bu işlemin yapılmadığı-
Davacı, malın teslim edilmediğini iddia etmiş olup, kural olarak kambiyo senedi olan çek ödeme vasıtası olup, aksi kararlaştırılmadıkça mevcut bir borcun tediyesi amacı ile verildiği yönünde karine olduğu, bu karinenin aksini iddia eden davacının iddiasını yazılı delille ispatlamakla yükümlü olduğu- Davalı şirketin ticari defter ve belgelerini ibraz etmemiş ve davacının ticari defterlerinde davaya konu yedi adet çek kayıtlı ise de, davacı defterlerinin kapanış tasdikleri yapılmadığından davacı lehine delil teşkil etmeyeceği- Aynı faturaya dayalı birden çok faktoring şirketine yapılan kısmi temliklerin toplam tutarının fatura tutarını aşmadığı, davacının iddiasını yazılı delille ispat edemediği- Yargılama sırasında davacı tarafından 29/01/2016 tarihinde menfi tespite konu çek bedelinin davalı Faktoring A.Ş.'ye ödenmesi sonucunda çekin davacıya iade edildiği, İİK'nın 72/7. Maddesi uyarınca davanın istirdat davasına dönüşmesi nedeniyle konusuz kalmayacağı-
Davacının müvekkili ile davalılardan ... şirketi arasındaki ticari ilişki kapsamında avans olarak verilen çekin karşılığında mal tesliminin gerçekleşmediğini, çekin bedelsiz kaldığını belirterek çekler nedeniyle borçlu olmadığının tespitiyle çeklerin iadesine karar verilmesini talep ettiği- Asıl ve birleşen dava, menfi tespit ve çek istirdadı istemlerine ilişkin olup, davalı ... şirketinin çekleri iktisabında ağır kusurlu olduğu, çekler hakkında, keşideci olan davacıya başvurması halinde davacının borcu teyit etmeyeceği, çekleri avans olarak verdiğini ve karşılığında mal alamadığını, bu nedenlerle de çeklerin bedelsiz kaldığını öğrenme imkanı varken anılan davalının bu araştırmayı yapmamış olduğu gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların kabulüne, kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verildiği-